Sosyal medyada “Boşanmış Bir Kadının Değeri” başlığıyla kaleme alınan bir yazı ilişti gözüme. Malumu olduğu üzere bu yılı “Aile Yılı” ilan ettik. Konu hem konsepte uygun hem de son zamanlarda sıklıkla görüp duyarak şahit olduğumuz toplumsal bir sorunla alakalı olduğu, ayrıca yazının başlığı dikkatimi çektiği için okumak istedim. Gerekmediği sürece boşanmalara karşı biri olduğumdan bu manada istifade etmek düşüncesiyle yazıyı okudum.
Eğitimci bir hanimefendinin kaleminden çıktığı için de içim rahattı. Bu rahatlığın belki de bendeki en büyük sebebi Sema Maraşlı’nın bir bayan olarak bu konularda yazdığı efradını cami ve ağyarını mani, derde deva ve yaraya merhem olabilecek nitelik ve kalitede yazdığı yazılardı.
Yazı maalesef yangını körükleyici cinstendi. Değil boşanmaların önünü almak, hatta özendiriciydi. Yazarın,boşanmışlığı kaçınılası bir durum olarak değil de yerine getirilmesi gereken mutlu bir son gibi sunmaya çalışması akla ziyandı. Nedenleri üzerinden değil sadece sonucu irdeleyerek meseleye yaklaşması zaten kabul edilir değildi.
Efendimiz (s.a.s.)’in, “Allah'ın, helâl kıldıkları arasında en sevmediği şey boşanmaktır.” Sözünden hareketle biz boşanmayı Allah’ın sevmediği helallerden diye biliriz. Sanki dinamit döşenmiş bir alan gibi; dikkatli olunmadığı taktirde verilecek yanlış bir karar toplumsal patlamalara sebep olacağı için de yıkımlar kaçınılmaz olur.
Boşanmalar hayatın bir gerçeği olsa da uluorta başvurulacak kadar da basit bir mesele değildir ve de olamaz. Boşanmanın İslam’daki durumu ne Hristiyanlıktaki gibi katı ne de en basit bir tartışmada başvurulacak bir çözüm yoludur.
Boşanmalara, eşlerden birinin açık edepsizlik yapması, fikir anlaşmazlığından kaynaklı huzursuzluk çıkarması ve dünya hayatı ve süsünü Allah’a tercih etmesi dışında hangi sebeple olursa olsun asla yeltenilmemeli.
Okuduğum yazıda “Boşanmak, evlilikte başarısız olmak anlamına gelmez.” İfadesi sıraladığımız üc hususla alakalı durumlar için doğru bir niteleme olsa da bu, sıradan bir tartışma için söz konusu olamaz.
Bugünkü boşanmaların temelinde yer alan çok basit nedenler dikkate alınmazsa yazıda sarf edilen “Aslında boşanmış bir kadın, değersiz değil aksine çifte değerli bir kadındır, çünkü bir çok kadının gösteremediği duruşa ve sahip olamadığı cesarete sahiptir.” şeklindeki ifade genç evlileri birlikte yaşamaya değil ayrılmaya özendirecek mahiyette olup durumu daha cazip hale getirmektedir.
Aile, sorumluluk gerektiren bir müessesedir. Anne, baba ve çocuk olmak üzere her ferdin kendine mahsus bir görevi vardır. Özellikle kari koca arasında bu görevler daha belirgindir. Bu noktada çıkacak anlamsız tartışmalara giydirilen özgürlük kılıfları maalesef örfi davranış biçimlerine halel getirilmektedir. Dolayısıyla ”Çoğu kadın kaderine razı olup, halkalı bir köle gibi yaşamayı ve çektiği acıları içine atıp sindirmeye çalışırken, boşanmış bir kadın, kendine saygı duyan, özgürlüğüne düşkün ve kendini sevmeyi öğrenmiş bir kadındır.” cümleleri maalesef ateşe benzin dökmek kadar toplumsal yapımıza zarar verir.
Bir orman yangını bir kıvılcımla başlar. Haliyle bu tur hassas konularda sarf edilecek yanlış bir söz yangına davetiye çıkaracak bir kıvılcım mesabesindedir.
Ciddi nedenler hariç olmak üzere sıradan ve basit gerekçelere dayalı boşanmalar masaya yatırıldığında karşımıza başka sorunların çıkmakta olduğunu görürüz.
Peki bu sonuca yani evlilikleri boşanmaya götüren sebepler üzerinden niye konuşulmuyor?
İsterseniz bu konuyu tahlil edelim.
Evlenmeden önceki tanışma sürecinin nasıllığı evliliğin nasıl yürüyeceğinin izlerini taşır.
Evlilikten önceki süreç helal ve haram bilinci üzerine bina edilmemişse o evlilik zaten daha başlamadan bitmiş demektir.
O süreçte ahlaksızlık girdabına girilmişse sağlıklı bir evlilik olmayacak demektir...
Önceki evliliklerde kız ve erkek tarafı kızını vereceği ya da kızını alacağı ailenin araştırılmasında çok titiz davranılırdı. Maksat denklik hususunda mutabık kalmaktı. Bugünkü evliliklerde maalesef karar, tecrübesi olmayan gençlere bırakılıyor ki çoğunun da kıstası tamamen şehvet ekseni etrafında yoğunlaşmaktadır.
İlgi ve alakanın merkezde şehevi arzular ağırlıkta olunca da nefsin arzularına göre bir davranış sergilenir ki buna flört diye sahip çıkılır. Birbirlerini tanıma faslı maalesef ahlaksızca ilişkilere bırakır kendisini.
Böyle bir evreden geçişler üzerine ikame edilen evlilikler elbette sancılı geçer... Değer yargısı dumura uğramış kişilerin şehevi arzuları yerine geldikten sonra evliliğin bir manasının kalmaması sebebiyle sonuç basit sebeplere dayalı boşanmalarla neticelenir.
Değerler noktasında eğitilmeyen bireyler kendi aralarında uzlaşıya gidemedikleri gibi aralarında ortaya çıkan sıkıntılara da tahammülleri kalmaz olur.
Genellikle evliliklerde güzellik, soy-sop ve zenginlik gibi hususlar ön planda yer alır. Halbuki Peygamber efendimiz imanlı olanların tercih edilmesini tavsiye eder.
Sabır ve tahammül imanın bir gereğidir. Helal ve haram mefhumu da imanla alakalı hususlardandır. Karşılıklı hak ve hukuk mekanizması da yine imanla alakalıdır. Ahiretin, dünyada yapıp ettiklerimizin hesabının sorulacak bir alem olduğu gerçeği insana tutarlı davranışlar sergilemesini sağlar. İyi evlat yetiştirme azmi de yine böyle bir inanca bağlıdır.
Eşlerin birbirlerine saygısı da bu düzlemde yerini bulur.
Allah’ın sevmediği helallerden sayılan boşanmalar bu sebeple kerih görülür.
Tüm kriterler yerine getirildiği halde artık devamı mümkün olmayacak sebeplerin ne olduğuna yukarıda yer verdik. Tüm şartlar yerine getirildiği taktirde devam edemeyecek evlilikler olsa da bunlar çok nadir olan durumlardır.
Haliyle hak ve hukukun yerine getirilmediği evliliklerin yürümemesinin sebeplerini araştırmadan direkt boşanan çiftlerden özellikle de bayanı bu girişiminde ötürü taltif etmek çok sakıncalı bir durumdur. Bunda ısrar etmek kasti bir niyetin varlığını gösterir.
Böyle bir yaklaşım özelde ülkemize genelde de tüm İslam ülkelerine yönelik bir nüfus planlaması projesinin gereği olduğunu düşündüğümüzde nasıl bir tehlike ile karşı karsıya olduğumuzu daha iyi anlarız.
Sağlıklı bir toplum ancak sağlıklı ailelerden neşet eder. Çokluğumuzla övünen bir Peygamberin ümmeti olmamız hasebiyle de karanlık mahfillerin nüfus planlaması tuzağına düşmememiz gerekiyor. Dünyayı karanlık emellerinin sahası kabul eden zalimlerin hunharca katlettiği milyonlarca insanın yok edilmesinin gerekçesi de yine bu projeden kaynaklanmaktadır.
Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.
Mustafa Salim
9 Kasım 2025 Ankara