MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

BİR MİSYONERİ DİNE DAVET EDİŞİM

13 Aralık 2025 Cumartesi 19:20

İlahi dinlerde sistem bellidir. Dinin sahibi Allah’tır. Dünyada insanların Adem (as) ile başlayan yaşama serüveni kıyametin kopmasından sonra yeniden bir dirilişle, yaptıklarının karşılığı olarak mükafaat ya da ceza alacakları ahiret hayatıyla sonsuza dek devam edecektir. Bunu bize alemlerin Rabbi bildiriyor.

Bu sisteme göre peygamber gönderilmeyen hiçbir ümmet sorumluluk altında tutulmaz. Haliyle hiçbir ümmet peygambersiz bırakılmamıştır. Alemlerin Rabbi, biz kullarını başıboş bırakmamıştır. Dünyaya gönderilişimizin asıl sebebi imtihandır çünkü. Bunun için de bilinip uyulması gereken kuralların olması gerekir. İşte bu kurallar Allah’ın seçtiği peygamberler vasıtasıyla biz kullarına bildirilir.

Adem (as) ilk insan ve dünyaya gönderilmesiyle de ilk peygamber olmuştur. Uyulacak kurallar sahifeler halinde kendisine indirilmiştir. Böylece Hz. Âdem'e (as) 10; Hz. Şît'e (as) 50; Hz. İdrîs'e (as) 30; ve Hz. İbrâhim'e (as) de 10 sahife olarak  gelen vahiyler toplamda 100 sayfayı bulmuş oluyordu.

Daha sonraları uyulması gereken bu kuralların kitaplar halinde geldiğini görüyoruz. Hz. Davud’a (as) Zebur; Hz. Musa’ya (as) Tevrat; Hz. İsa’ya (as) İncil ve son Peygamber Hz. Muhammed (sav) Efendimize de Kur’an’ı Kerim indirilmiştir.

Aynı anda birçok peygmaberin görevlendirildiğine bakıldığında kavimlere ayrı ayrı peygamberler gelirken sadece tüm insanlığa gönderilen peygamberin Hz. Muhammed (sav) olduğunu görüyoruz. Bunun için İslam dini cihan şümul bir dindir. Bu sebeple Kur’an’ın mesajı evrenseldir. Çünkü Kur'an  inzal olduğu günden itibaren kıyamete kadar baki olacak hükümler ihtiva etmektedir. Belli bir zaman dilimine hasredilmeyecek özellikte bir kitaptır. Onun muhafaza edileceği de yine “Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.” ayetiyle sabit olduğu üzere Rabbimiz üstlenmiştir.

Zebur, Tevrat ve İncil için böyle bir koruma kalkanı yoktur. Bu kitapların aslına inanmak kitaplara iman etmenin gereği olması itibariyle ne kadar önemli ise bugün bu kitapların tahrif olduğunu bilmemiz de bir o kadar önemlidir. Kur’an’a bu manada ne bir eklenmede bulunulmuştur ne de ondan bir çıkarılma söz konusudur. 

Her Müslümanın bildiği ve bilmesi gereken bu bilgiler, sosyal medya üzerinden beni Hristiyanlık dinine davet eden bir misyonerle yaptığım yazışmaların özetinden oluşmaktadır. Yoğun gündemime rağmen konunun öneminden dolayı mezkur şahsa da zaman ayırmayı ihmal etmedim. Madem son ilahi dinin mensuplarıyız, dinin tebliği görevinden geri kalamazdım. Bir Müslümanın hayatında Allah’a iman ve ibadet ne kadar önemliyse bunları anlatıp tebliğ etmek de bir o kadar önemlidir. Arayıp bulamadığım fırsat ayağıma gelmişti. Tepemezdim. Bazen gecenin bir vaktinde ertesi gün işe gidecek olmama rağmen uzun uzadıya konuşmamın sebebinin tebliğ vazifemizden ileri geldiğini uygun bir dille anlatmıştım beni Hristiyanlık dinine çekmeye çalışan misyonere.

Beni dinine davet eden Misyonerin konuşma tarzından ve verdiği örneklerden kendisinin bir müsteşrik olduğuna kanat getirdim. Bilindiği üzere müsteşrik kelimesi sözlükte her ne kadar “Din, dil, bilim, düşünce, sanat, tarih gibi alanlarda Doğu dünyasını inceleyen ve Doğu hakkında değer yargıları üreten Batı kaynaklı kurumsal faaliyet.”in adı olarak masum bir akım olarak gösterilse de aslında bunun “Müslüman doğu milletlerinin (din, dil, örf ve kültürü içine alacak şekilde) bütün unsurlarını inceleyerek İslam dünyası hakkında batılıların sistematik bir bilgiye sahip olmalarını sağlayan, İslam ve Batı medeniyeti arasındaki mücadelede Batı uygarlığı lehine veriler elde etmeye çalışan" bir akım olduğunu biliyoruz.

Bu akım, genelde Müslümanların ihtilaf ettiği konuları ön plana çıkararak bu ihtilafların asıl meselelermiş gibi sunup kafa karışıklığını sağlamaya çalışır. Özellikle de dini konularda yetersiz olan Müslümanlar bu akımın avı durumuna düşerler. Sonra da çok güçlü mantıki argümanlarla avına saldırırlar. Bunların saldırısına maruz kalan Müslüman, yeterli bir bilgiye sahip olmadığından savunmadan vazgeçtiği gibi gayrı ihtiyarı kendi dinini onların istediği biçimde sorgulamaya başlar. O andan itibaren müsteşrikler hedeflerine ulaşmış oluyorlar. Bugün Müslümanlar arasında modernist din anlayışının yaygın oluşu da bu akımdan kaynaklanmaktadır. Tasavvufa saldırılar, mezheplerin tahfifi, sünnetin gereksizliği ve sadece Kur’an bize yeter dendikten sonra da Kur’an’ı keyfilerince yorumlama hamleleri müsteşriklerin çabalarının bir sonucudur.

Çünkü modernist din anlayışının temelinde müsteşriklerin Kamil Aslan’ın makalesinde ifade ettiği gibi “Hz.Muhammed (s.a.v.)’in risaletinin doğruluğu hakkında uyandırdığı şüphelerle hadislerin Müslümanlar tarafından ilk üç asırda uydurulan sözler olduğu iddiası; Kur’an-ı Kerim’in yüce Allah kelamı oluşu üzerinde şüphe uyandırmak ve Kur’an’ı kötüleme girişimleri; İslam fıkhının değerini küçük göstererek İslam fıkhının Roma hukukundan alınma olduğunu ileri sürmeleri; Arapça’yı küçük düşürüp, anlaşılmaz olduğuna inandırma çabaları; İslam’ın, Yahudi ve Hristiyan kaynaklarına dayandıklarını ileri sürmeleri ve Misyonerlikle Müslümanları, Hıristiyanlaştırma çabaları yatmaktadır. Bu çabalarını da zayıf haberlere ve uydurma hadislere dayandırarak  görüş ve teorilerine güç kazandırmışlardır.

“Doğa boşluk kabul etmez” prensibince insan zihin ve kalben boş kalmaz. Ya gerçek ile dolar ya da yalanlarla. Ya nur ile dolar ya da kir ile. Ya hakikat ile dolar ya da batıl ile. Batılın verdiği mücadele karşısında hak yol mücadelesiz bırakılamaz.

Yolu batıl da olsa benimle konuşan müsteşrik misyonerin, bir mücadele içinde olduğu belliydi. Hidayet Allah’tandır. Bu hakikati aramızda geçen konuşmaların seyrinden daha da net anladım. Adamı, kendisine açılacak tüm hidayet yollarını kapatmış olarak gördüm. Son din İslam’ın kabul edilmeyeceğini vurgulamak babından en doğru din Hristiyanlıktır diyerek her konuşmasının başında bunu tekrarlaması, kendi dinlerinin Yahudilikten sonra geldiği gerçeğini görmeyecek kadar çelişki içinde olduğunu görmemesi mantıksal bir tutarsızlıktı. Mantıki olanın yüce Allah’ın gönderdiği peygamberleri aracılığıyla tahrif edilen şeriatlerinin yerine yenisinin gönderilmiş olacağından hareketle son din İslam’ın bu manada geçerli tek din olduğuydu.

Samimi araştırmalar neticesinde Roge Garody, Yusuf İslam, Martin Lings, Muhammed Ali gibi nicelerinin İslam’ı kabul edişlerini örneklendirmemden rahatsız oluşu hayret vericiydi.

Her kilisenin kendine has bir İncil’in olduğundan rahatsız olan Hristiyan aleminin 325 yılında gerçekleşen İznik Konsülünde yüzlerce incil içinde dört tanesine karar vermesinin kutsal kitabın içeriğine insan müdahalesinin olduğu gerçeğinden hareketle kitaplarının tahrif edildiğine vurgu yapışımı asla kabule yanaşmadı. Haliyle Hristiyanlıktaki her mezhebin ayrı bir din olduğu gerçeğini de kabul etmedi.

Tebbet Suresinin inceliklerine vakıf olan bir papazın Kur’an’ı her yönüyle araştırdığını söyledim. Kur'an'ın Allah’ın kelamı oluğunu da birçok ayetin ispat ettiğini, ancakTebbet Suresindeki mucizeliğin kendisini mümin yaptığını söyleyem Papaz'ın “Tebbet sûresi yaşayan bir insan hakkında nazîl oldu. Yani Ebû Lehep hakkında nazîl oldu. Ebû Lehep bu sûre indikten sonra tam 8 sene daha yaşadı. Bu sûre onun ve karısının cehennemlik olduğunu bildiriyordu. Yani Ebû Lehep yalandan bile iman etse bu sûre geçersiz kalacaktı. Çünkü Ebû Lehep iman etmiş olacaktı. Ama Ebû Lehep bu sûre inmesine rağmen ve tam 8 sene yaşamasına rağmen inkârında direndi ve karısıyla birlikte zulmüne devam etti.” Sözlerini örnek verdiğimde bunun uydurma olduğunu iddia ederken ki moral bozukluğu sonraki konuşmalarından da kendisini ele veriyordu.

Konuşmalarımızda Gazze zulmüne karşı sessiz kalışlarından tutun da Haçlı savaşlarına kadar Hristiyan aleminin küstahça hareket ve duyarsızlığını bir bir anlattım.

Benimle diyaloğa geçişinin sebebi ne olursa olsun ona İslam’ı anlatmalıydım.

Son din İslam’dır dedim ve sözlerime devam ettim: 

Rabbimin planı Hz. Muhammed ile tamamlandı.

Ahiret dünyanın başka boyutudur. Peygamberimiz daha dünyada iken miraca çıktı. Rabbine mülaki oldu. Kainat onun yüzü suyu hürmetine yaratıldı. Hz. İsa (as) bunu bildiği için kıyamet yaklaştığında yer yüzüne inip onun ümmeti olacak.

Siz Hristiyanlar dininizi putlaştırdınız. Biliyoruz ki inancında putçuluk  olanlar müşrik diye bilinirler.

İncil, asli hüviyetinden çıkarılalı asırlar oldu. Ayet diye din adamlarınızın yorumlarını okuyorsunuz.

Haşa, Hz. İsa'yı Allah'ın oğlu diye kabul ediyorsunuz.

Hâlbuki Allah ne doğmuştur ne de doğurulmuştur. Siz bu anlamda sapkın bir inancın mensubunuz, çünkü âlemlerin Rabbini insan derekesine indirmektesiniz.

Son din İslam'dır. Gelin kurtuluşa erin.

Bugün batı olarak dinen çökmüş vaziyettesiniz.

Bakın Gazze'de yaşanan drama. Hristiyan âlemi olarak ne yaptınız? Dininiz tahrif olduğu için ilahi manada bir şefkat ve merhamet eliniz değmedi. Sonuçta vicdanlar dini inançla ayakta durur. Bu manada insan olarak da bir girişiminiz olmadı. Bana neyin kurtuluşundan bahsediyorsunuz?

Bugün Gazze'lilerin gösterdikleri mukavemetin sağlam inançlarından ileri geldiğini gören batılıların nicesinin İslam'ı kabul ettiğine şahidiz.  Bu gerçeği sizin gibi insanların da görmesini isterim...

Yahudilik, Hristiyan ve İslam'ın ilahi dinler olduğunu biliyoruz. Ancak Yahudilikle Hristiyanlık dininin tahrif olduğu gerçeğini göz ardı etmiyoruz.

Yahudilere göre siz de batıl yol üzeresiniz. Size göre de biz Müslümanlar. Hâlbuki mantık tersini kabul eder. Son din gelince diğer dinlerin hükmünün kalmaması mantığın bir gereğidir.

Hem Tevrat'ın hem de İncil'in tahrif olmayan ayetlerinde son Peygamber’den Ahmet diye bahsedilişi tarihi bir hakikattir.

Buna rağmen yaraya sürülecek bir merheminiz varsa kendi milletinizi burhanlardan kurtarmaya çalışınız. Hiç zannetmiyorum. Bu sahte dini yapınızla bunu asla başaramayacaksınız...

Bugün ABD olarak dünyanın başına birer belasınız.

Fransa’nın Afrika'daki zulümleri dininizin bir eseri. İtalya, Almanya ve Rusya olarak dünyaya beladan başka ne verdiniz de bizi dininize çağırıyorsunuz...

Ön yargılardan bağımsız olarak Kur’an’ı incelemeniz hidayetinize bir sebep olabilir. Hidayet ancak temiz kalplere nasip olur.

İslam hiç kimsenin tekelinde değildir. Cihan şümul bir dindir. Allah, son kitap olarak Kur’an’ı biz kullarına indirdi.

Tahrif olan her din batıl birer dindir. Hak geldiğinde batıl zail olur. İslam ise hak olan son dindir. 

Çaba kuldan, hidayet Allah’tandır.

Mustafa SALİM

13 Aralık 2025 Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #