Bizim köklü değişiklikler yapma gibi kötü bir alışkanlığımız var. Üstelik yapılan köklü değişikliklerin sonuçları çoğu zaman eskiyi aratır olmaktadır. Örneğin 8 yıllık kesintisiz eğitimle meslek liselerinin orta kısımları kapandı. Bu durum sanayinin ihtiyaç duyduğu ara eleman teminini sekteye uğrattı.
Öte yandan 4+4+4 ile işleri daha da karmaşık hale getirdik. Ortaöğretimde eğitim görmesini istediğimiz öğrencilerle ve sonrasında üniversite kontenjanlarının artırılmasıyla (neye göre artırıldığı tartışılır) KPSS sınavından devlet memuru olma umudu taşıyıp ama umudunu bulamayan memnuniyetsizler ordusu yarattık. İşsizliğin en önemli sebeplerinden biri 8 yıllık kesintisizken diğeri de 4+4+4 sistemidir. Çünkü bu iki köklü değişiklik (!) neredeyse mesleki eğitimi bitirme noktasına getirmiştir.
Buraya nasıl geldik derseniz, mesele Milli Eğitim Bakanımız Mahmut Özer’in de yazarlarından olduğu “Ortaöğretime Geçiş Sistemlerindeki Değişikliklerin Matematik Başarısına Etkisi” makalesinin haberlere konu olmasından dolayı ortaya çıkmıştır.
Sayın bakanımızın yazarlarından olduğu makalede “Ortaöğretime geçiş sistemindeki her sistem değişimi sonrasında dokuzuncu sınıf matematik başarılarında keskin düşüşlerin gerçekleştiği” yazmaktadır. Bu nedenle “mevcut geçiş sistemlerini köklü olarak değiştirmek yerine, kısmi revizyonlarla iyileştirmelerin yapılması” öneri olarak verilmektedir.
Köklü değişiklikler genellikle sancılı olmaktadır. 8 yıllık kesintisiz eğitim gibi bazı değişiklikler ise telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmaktadır. Öte yandan hataları düzeltirken bile bu köklü değişiklikler yapma huyumuz nüksediyor. Özellikle eğitimde %100 yanlış diye bir sistem anlayışı yoktur. Türk eğitim sistemi kadim gelenekleri olan, kökü Nizamiye medreselerine kadar uzanan ananeleri yerinde, temelleri sağlam ve birikimi de muazzam bir eğitim sistemidir. Ancak bu muazzam birikim Osmanlı’dan beri hep bir kenara bırakılmış veya yeterli ders alınmadan sürekli hatalar tekrarlanmıştır.
Tanzimat dönemindeki Batılı okulların ülkemize kazandırılması bile sancılı, sıkıntılı ve yorucu olmuştur. Cumhuriyetle birlikte önce Tevhidi Tedrisat, sonra harf inkılabı gibi köklü değişiklikler yapıldı. Tevhidi Tedrisat, Medreseleri imam hatip ve ilahiyat okullarında dönüştürmüş olsa da bu kadim okul geleneği cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren uzun süre ihmal ve inkâr edildi.
Halkın talepleri nedeniyle açılan imam hatip ve ilahiyatlar sistem içerisine adeta iğreti gibi duran bir konuma itildi ve din eğitimi genel eğitime ucundan kenarından iliştirildi. Köklü değişikliklerin kendini ve kadim geleneği inkâr ile reddedişini 28 Şubat sürecine kadar hep gördük.
28 Şubat süreci bu inkâr edişin verdiği bir hınç ve öfkeyle eğitime en büyük zararlarından birini getirdi; 8 yıllık kesintisiz eğitim. Bu anlamsız ve eğitim gerçeklerinden uzak dayatmanın tek amacı vardı; imam hatipleri bitirmek. İmam hatipler bitmedi belki ama Türkiye’de yerleşmiş, oturmuş mesleki eğitim tamamen bitti. Şimdi tekrar mesleki eğitimi diriltme çalışmaları yapılıyor.
Herkesi üniversiteli yapmak gibi bir misyon yüklenen liselerin öğrenciyle doldurulması yani 4+4+4 sistemi bir başka hata olarak karşımıza çıkıyor. Liselerin zorunlu hale getirilmesi, herkesin üniversiteye gidebileceği, herkesin memur olabileceği gibi bir algıyı besledi. Halbuki mesleki eğitimin öneminin arttığı bir 4+4+4 sistemi en başta getirmek gerekiyordu. Hem 8 yıllık kesintisiz eğitim hem de 4+4+4’le mesleki eğitim büyük yaralar aldı. Günümüzde atılan adımlar çok geç atılmış adımlardır. Çünkü memnuniyetsizlerin sayısını artıran bu eğitim yanlışlarıdır.
Türkiye’de köklü değişikliklerden çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Kaldırılan TEOG sistemi ortaöğretime geçişte en başarılı sistemdi. Artan şikayetler üzerine hükümetimiz birdenbire onu da kaldırdı. Aslında bu bile bizim dile getirdiğimiz, başka eğitimcilerin de paylaştığı sınav sistemlerinin gençlerimize verdiği zararın bir başka yönü olarak ortaya çıkıyor.
8. Sınıfa kadar OKS’ye hazırlanan pat diye SBS’ye girdi. Ardından gelen başka nesil SBS beklerken TEOG’la tanıştı. TEOG’a hazırlanan sonraki nesil de pat diye LGS’eyle tanıştı. Bütün bunlar eğitimin aklı karışık bir şekilde yönetildiğinin de göstergesidir.
Yukarıda sayılanlardan başka şeylerde var. Mesela 90’lı yıllarda liselerde uygulanan kredili sistem, süper lise uygulaması, kadim okulların adlarının şuursuzca değiştirilmesi, sınıf sayısını artırma kaygısıyla yapılan çok katlı (adeta apartman) okullar, beşinci sınıfın hazırlık sınıfı olması, 8 yıllık eğitimden vaz geçilince pat diye okulların ilkokul ve ortaokul diye bölünmesi... 4+4+4 sürecinin yürütülmesi bile aceleye getirilmiş, iyi planlanmamış, köklü değişiklik olarak getirilmiş ancak daha büyük sıkıntılara sebep olmuş bir sistem.
Sayın Bakanımızın makalesinin sonunda da dile getirdiği gibi “eğitim sisteminde kapsamlı reformlar yerine küçük değişikliklerin daha olumlu sonuçlar verebildiği” tecrübeyle sabit bir gerçektir. Eğitimde köklü değişikliklerin ciddi sıkıntıları vardır ve sonuçları bazen telafi edilemez zararlar olarak ortaya çıkmaktadır.