Küresel nüfus artış hızının yavaşlamasıyla karşı karşıyayız. Önümüzdeki 30 yılda bazı ülkeler yoğun nüfus kayıplarıyla karşı karşıya kalacaklar. Buna ne savaşlar ne doğal afetler ne de kıtlık ve ekonomik sorunlar neden olacak. Nüfusu yaşlanan ülkeler genç nüfusu az olduğundan nüfus kaybetmeye başlayacak.
Nüfus konusunda belli başlı sorunlar aşağıda sıralanmaktadır. Bu sorunların en temel özelliği aslında nüfus yenilenme hızına tek başına etki etmiyor oluşudur. Bütün temel nedenler birbirini beslemekte ve birbiriyle ilişkilidir.
1. Güvenlik ve istikrar sorunu
Türkiye’nin nüfus sorunu doğrudan ekonomiyle veya kalkınmışlıkla ilgili değildir. İstikrarsız ve güven sorunu olan bir ülke olarak içte kendi vatandaşlarına mesajlar veren bir ülkeyiz. İstikrarsız çünkü çevremizde yaşanan savaşlar (İsrail’in Gazze saldırıları, Suriye’nin istikrara kavuşma çabası, Ukrayna-Rusya savaşı, İran’ın bölgede oluşturduğu dengesizlik, Yunanistan’ın ve Ermenistan’ın tahrikleri), can çekişse de terör istikrarımızı etkileyen önemli faktörler. Bunlardan daha öte ekonomik sorunlar, gelir paylaşımındaki dengesizlik, siyasetin halktan kopukluğu, istihdam sorunları, suçun ve suçlunun cezasızlığı algısı güvenlik ve istikrarı beraber etkileyen faktörlerdir. Köpek sorunu gibi bir sorunla toplumun yüz yüze gelmesi bu güvenlik ve istikrar algısını ciddi olarak zedelemektedir.
Bizim burada nüfus artışı konusunda dikkat çekmek istediğimiz nokta öncelikle güvenlik ve istikrardır. Güney Amerika’nın güvenlik ve istikrar problemi nüfus artışına da yansımış, bu ülkeler Avrupa’dan geride kalmıştır.
Güvenlik ve istikrar nüfusun artışı için olmazsa olmazdır. Bu nedenle ülkelerin birinci vazifesi bu olmalıdır. Ülkemizde yaşanan çeşitli sorunlar güvenlik sorununu karşımıza çıkarmaktadır. Öte yandan çeşitli sosyal ve siyasal gelişmeler ülkenin istikrarını bozmaktadır. Küresel ekonomik darboğaz ve savaş ihtimalinin her geçen gün artması istikrarı bozmaktadır.
2. Nüfus hareketliliğinin kontrol edilememesi
Bizim bir diğer dikkat çektiğimiz nokta da nüfus hareketliliğidir. Nüfus hızını yavaşlatan, ekonomik kalkınmışlık değildir. Nüfus hızını yavaşlatan daha çok kırsalın boşalması ve şehir nüfuslarının artmasıdır. Nüfus artışının düşmesinde ikinci faktör olarak şehirleşmenin kendisi görülmektedir. Kırsaldaki nüfusun şehirlere akması neticesinde çocuk sahibi olma sayısında da düşüş gözlenmektedir.
İbni Haldun şehirlere yerleşenlerin rahata alıştıklarını bir defa rahata alışan toplumların yeniden kırsala dönmeyeceklerini belirtmektedir. İbni Haldun ayrıca şehirli nüfusun korkak olduğunu da belirtir, bunun yanında kırsaldakileri daha cesur ve girişken olduğunu ifade eder. Kırsalın boşalması, insanların şehirlerde mukim hale gelmesi, hayatın doğal akışı gereği insanları rahata alıştırır, bunun yanında daha güvensiz ve tedirgin hale getirir.
Güvenlik ve istikrar kadar önemli bir unsur olan şehir nüfuslarının artması hem güvenlik ve istikrarla ilişkilidir. Hem de insan psikolojisine ve toplum sosyolojisine göre şehirleşme güvenlik ve istikrarı bozmaktadır. Çünkü kalabalıklaşan şehirler tıpkı Amerika’daki gibi gelir paylaşımını bozmakta, gelir dengesizliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu durum da “biri yer biri bakar” sözünde olduğu gibi bu gelir adaletsizliği daha görünür hale getirmektedir. Böylelikle, yaşanan toplumsal olaylarda şehirlerin merkezi olmasını doğurmaktadır. Özellikle son yüzyılda artan bireyselcilik ve tüketim çılgınlığı şehir kültürünün tehlikeli yönlere evrilmesini doğurmaktadır.
Şehir nüfuslarının aşırı artması ve kırsalın boşalması, ülkenin sadece nüfus sorununu doğurmuyor. Kırsalın boşalması ülke güvenliği, ülke ekonomisi, ülke kalkınması vb. için de önemli sorundur. Bu nedenle nüfusun şehirlerdeki aşırı artışının getirdiği sorunları çözmek yerine bu nüfusu kırsala taşımanın yollarını düşünmek gerekiyor. Çünkü şehirlere taşınan nüfus daha fazla alt ve üst yapı, daha fazla ulaşım sorunu, daha fazla tüketim, daha fazla güvenlik sorunu doğurmaktadır.
Şehir nüfuslarının önemli kısmının tekrar önce o şehrin kendi ilçeleri olmak üzere, komşu şehirlere ve Anadolu’ya dağıtılması gerekiyor. Bunun için şehirlerdeki sanayinin bir kısmının buralara taşınmasını, yeni konut, yol, okul, hastane vb ihtiyacının karşılanmasını vs. düşüneceğiz. Ülkemizde zaten ciddi bir konut açığı var. Bu açığı ilçelere ve Anadolu’nun düşük nüfuslu şehirlerine dağıttığımızda sorun önemli oranda çözülür. Yeter ki büyükşehirlerde, özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Gaziantep, Konya, Kayseri, Kocaeli gibi büyükşehirlerdeki sanayinin bir kısmını planlı şekilde Anadolu’ya dağıtalım. Kırsalı tekrar ayağa kaldırmak nüfus artışı için bir başlangıç olabilir.
3. Toplumsal umudun azalması ve gelecek planlarının yapılamaması
Bizce nüfusunda düşmesinin üçüncü önemli faktörlerinden birinin gelecek konusundaki umutlardır. Umudu azaltan veya yok eden ekonomik krizler, savaşlar, güvenlik sorunları çocuk sahibi olmayı da etkilemektedir. Savaşın ve krizin kendisinden çok bunların toplum üzerinde oluşturduğu psikoloji çocuk sahibi olmayı etkilemektedir. Yani krizin büyüklüğü değil, krizin psikolojik etkisi çocuk sahibi olmayı etkilemektedir. Bu durumu düzeltmek için de yine güvenlik ve istikrarın sağlanması gerekmektedir. Bunun için de toplumda adalete güvenin artması, refahın paylaşılması, fiyat istikrarının oluşturulması ve cezasızlık algısının ortadan kaldırılmasıyla mümkündür.
Ayrıca kırsalın imar ve istihdam planları ile canlandırılması, ülkenin özellikle düşük ve orta sosyo ekonomik kesimleri için fırsat penceresi oluşturur. Bu da umutları artırır, geleceğe dair planları hayata geçirir. İşte o zaman nüfusun artışı için yeni bir fırsat penceresi açılır.
4. Uzayan eğitim süreleri
Nüfusun azalmasının bir diğer ve Türkiye gibi gelişen ve gelişmiş ülkelerin de sorunu olan uzun eğitim süreçleridir. İşe ve mesleğe katılım ötelendikçe evlilikler ötelenmekte, evlilikler ötelendikçe sahip olunan çocuk sayısı düşmektedir. İnsanların doğum için en verimli yaşları olan 20’li yaşların ideal olduğu tıbbi olarak bilinmektedir. İnsanlar bu yaşlarda eğitim hayatına devam ettiklerinde doğum ve çocuk sahibi olma çalışma hayatının başlamasının ötesine taşınmaktadır. Bu da 30’lu yaşlara doğru evliliklerin gerçekleşmesine, çocuk sahibi olmanın da bu yaşlarda olmasına neden olmaktadır.
Eğitim süresinin uzamasının getirdiği 30’lu yaşlara doğru evlilik doğum hızının yavaşlamasında çok etkindir. 20’li yaşlar öncesindeki evlilikler eskiden çok olan, bugün daha az rastlanılan bir durum. Bunda 20’li yaş öncesindeki evlilikler konusunda gelişen tutumun da etkisi vardır. 20 yaş öncesinde çocuk sahibi olmaya karşı olumsuz tutumdan dolayı gelişen yasakçı anlayış ciddi tehlike arz etmektedir. Bu sosyolojik vakıanın bir gerçekliğe ve hukuki statüye kavuşmasının artık zamanı gelmiş ve geçmektedir. İnsan doğasını yasaklayan yasal düzenlemeler topluma bugün görüldüğü gibi ciddi sorunlar çıkarmaktadır. Aile kurma sosyolojik bir gerçeklik olarak önümüzde duruyorken bunu ülkenin geçmişiyle ters şekilde 20’li yaşların sonrasına doğru çekmek ülkenin nüfus gelişimine bir darbe olarak görülmelidir.
5. Artan kadın istihdamı ve çalışma süreleri
Bir diğer durumda uzayan ve artan çalışma süreleridir. Özellikle kadın nüfusunun çalışması konusundan gösterilen çabalar çocuk sahibi olma konusundaki eğilimleri de olumsuz etkilemektedir. Bir defa çocukların bakımı ve büyütülmesi kadın üzerinde önemli bir yüktür. Bu yükün yanında kadına evin geçimi noktasında verilen vazife aile kurumunu ve çocuk gelişimini zayıflatmaktadır. Sonuçta çalışan ebeveyn nedeniyle çocuk sayısında azalmalar olmaktadır. Kadın istihdamını teşvik yerine erkek istihdamının teşvik edilmesi, kadının ev kadınlığının da bir iş olarak görüp teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu, toplumun geleceği için önem taşıdığından mutlak manada yapılması gereken bir husus olarak vurgulanmaktadır.
Bir an önce özellikle aile konusunda harekete geçmemiz gerek. Aileyi tehdit eden yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Mesela nafaka meselesi, kadının beyanı hususu en çok aile kurumuna zarar vermektedir. Zina yapan evli kişilerin aile kurumuna verdikleri zarar nedeniyle cezalandırılmaları gerekmektedir. Hatta zina nedeniyle boşanma olduğunda evlilikten sonra edinilen mallar için zina yapan aleyhine bir takım yaptırımlar düzenlenmelidir.
Aileyi koruyan, aileye önem veren yasal düzenlemeler yapılmalı ve bütün yasalar bireyden önce aileyi öncelemelidir. Bireyi ailesiyle birlikte ele alıp, ailenin sağlam ve dinamik yapısını sürdürmesine imkan tanınmalı. Aileye söz ve davranışlarıyla zarar veren kişilerin tespiti, bu kişilerin baskılanması, ailenin diğer fertlerine aile bütünlüğü açısından yardım edilmesi gerekiyor. Bu anlayış aile danışmanlığından klinik danışmanlığa kadar yayılmalı ki birey merkezli toplum tuzağından kurtulalım.
6. Dikey yapılaşma ve yanlış şehir kurguları
Şehirlerin dikey yapılaşması özellikle nüfusun yenilenme hızını olumsuz etkilemektedir. Bir defa çocuk, apartman kültürünün en çok şikâyet edilen unsuru olarak hukuki meselelere dahi girmiştir. Çocukların oyunları, ortak yerleri kullanmaları apartman yönetimleri tarafından kısıtlanabilmektedir.
Bir çocuk için en güvenli yer kendi evi ve evinin önüdür. Apartman kültüründe evler altlı üstlü yerleştiği için çocuğun evinde dilediğince oyun oynamasına sınır getirilmektedir. 1 yaşına dahi gelmemiş çocuğun ağlaması, kullandığı yürüteç, attığı oyuncaklar komşularca mesele haline getirilebilmektedir. Dikey yapılaşmanın getirdiği bu sorunları yatay yapılaşmada göremeyiz.
Apartman kültürünün sosyal dokuyu nasıl etkilediği mahalle kültürünü bozduğu literatüre yansımıştır. Bu yanlış şehir kurgusunun temel sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ankara gibi bozkırın ortasında kurulan ve arazi sorunu olmayan şehirlerde bile yatay yapılaşmanın değil dikey yapılaşmanın revaç gördüğü görülmektedir. Dikey yapılaşma insanın yalnızlaşmasına, bireyselliğin beslenmesine ve aile kültürünün kaybedilmesine neden olmaktadır. Dikey yapılaşmanın getirdiği tatlı rant nedeniyle dar alanlarda yüksek nüfus yığılmasına, park yeri sorununa, trafik ve ulaşım sorununa neden olması göz ardı edilmektedir.
Yanlış şehir kurguları, sanayileşme ve kalkınma yolunda şehirlerimizi sürdürülebilir bir yapıda olmasını engellemektedir. Küresel ısınmanın yıkıcı sonuçlarının bir sebebi de yanlış şehirleşmelerdir. Yeraltı sularından, şehir ısılarının yüksekliği, hava kirliliğinden, çöplerin tasfiyesine kadar şehirlerin bir plan dahilinde kurgulanması yapılabilse, kırsalın bu kadar hızlı boşalması da önlenebilirdi.
Sonuç
Bu buraya kısaca yazdığımız öneriler araştırmaların ve tecrübelerin sonucudur. Görüldüğü gibi aslında bütün sorunlar iç içedir ve birbirini desteklemektedir. Çözüm de bu sorunları beraber ele alıp, iç içe çözümler düşünülmelidir. Sonuçta sorun ülke sorunu. Bazıları nüfus artışının yavaşlamasını sorun bile etmeyebilir. Afrika’nın ve Asya’nın nüfusu gelişmiş ülkeleri tehdit etmektedir. Küresel refah paylaşımındaki adaletsizliğin gelecekte muhtemel krizleri tetikleme potansiyeli vardır. Yaşlı nüfuslu ülkelerin böyle bir kriz durumunda ayakta kalmaları mümkün değil. O nedenle ülke olarak nüfusumuzu sürekli genç tutmamız gerekiyor. Bu yüzden aile önemli, çocuk sahibi olma önemlidir.
Kaynaklar:
Ayşenur Şahin Caner (2024); Kat Mülkiyeti Kanunu Kapsamında Çocukların Ortak Yerlerde Oyun Oynama Haklarının Sınırlandırılması Sorunu; Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl 15, Sayı 60. DOI: 10.54049/taad.1572936
Didem Akyol Altun (2010); Kapalı Konut Siteleri ve ‘Mahalle’ Kavramı; İdeal Kent, Sayı 2, ss. 216-244
Hannah Ritchie and Lucas Rodés-Guirao (2024) - “Peak global population and other key findings from the 2024 UN World Population Prospects” Published online at OurWorldinData.org. Retrieved from: 'https://ourworldindata.org/un-population-2024-revision' [Online Resource]
Max Roser and Hannah Ritchie (2023) - “How has world population growth changed over time?” Published online at OurWorldinData.org. Retrieved from: 'https://ourworldindata.org/population-growth-over-time' [Online Resource
Mehmet Karakuyu (2002); Şehirleşmenin Küresel İklim Sapmaları ve Taşkınlar Üzerindeki Etkisi; Marmara Coğrafya Dergisi, Sayı 6
Süleyman Uludağ (1993); İbni Haldun; Diyanet Vakfı Yayınları; Ankara
https://tr.euronews.com/2024/03/01/turkiyede-nufus-artisi-neredeyse-durdu-nufus-artisi-ve-dogurganlik-hizinda-avrupada-durum-
https://cevreselgostergeler.csb.gov.tr/nufus-artis-hizi-i-85616
https://www.un.org/en/global-issues/population