Aile; anne, baba ve çocuklardan müteşekkil toplumsal yapıdır. Aile, tek ebeveynli olmaz, olsa da eksik kalıyor. Tek ebeveynli aile kavramını çok sık görüyoruz. Ülkenin dağılmış aile gerçeğini ifade eden tek ebeveynli aile kavramı bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
İşte bu durum tamamen geldiğimiz sosyal durumu yansıtmaktadır. Boşanmaların artması sosyolojik bir gerçektir. Bunun nedenlerini araştırması ve gerekli önlemleri alması gerekenlerin yeterli çalışmayı yaptıklarını göremiyoruz. Çünkü her seferinde aileyi koruma tavrı yerine kadını koruma tavrı devreye giriyor.
Mazluma sahip çıkılsın, çıkılmalı da. Bu ancak zalimi uygun şekilde cezalandırınca olur. Sen suçu ve suçluyu cezalandırma, sonra da kadını koruyoruz diye kampanya yap. Halbuki bu toplumsal sorundur. Toplumsal sorunlar bütün nedenler ortadan kaldırılarak çözülür. Kadına uygulanan şiddet bütün dünyanın sorunudur. Bu sorunun çözümü ise hukuk, eğitim, inanç ve kültür ile olur.
Üstelik şiddet kavramı çok manipülatif bir kavramdır. İş yerime giderken bir kurum her tarafa “Kadına el kalkamaz” afişleri asmış. Bu afiş kadına şiddet meselesinin ne kadar mantıksız bir noktada çözülmeye çalışıldığını göstermektedir. Kadına el kalkmamalı, tamam; peki ya erkeğe… Erkeğe el kalkmalı mı? Ya da çocuğa…
Yasalar suç teşkil eden davranışları gerektiği gibi cezalandırmadığı için bu davranışlar tekrarlanıyor. Hem de artarak. Toplum vicdanı, feryadı duyulmayan kadınlardan dolayı kanıyor. Saplantılı davranışlar sergileyen zorbaları tespit etmek zor değil. İşte bu nedenle sorunlarımızı çözemiyoruz, çözümsüz kalıyor.
Hem kadını kapitalist ekonominin sömürü nesnesi haline getirme çabaları, hem kadın merkezli yaklaşım sergileyen bir aile bakanlığı, hem de nüfus meselesi…
Bir çelişkiler yumağı içerisinde nüfus meselesinin çözülmesi mümkün değildir. Öncelikle bu çelişkilere son verilmeli, aileyi önceleyen, aileyi yücelten ve aileyi koruyan bir hukuk sistemi ile sorunlar çözülmeli.
Kadının evindeki çalışmalarına değer atfedilmeli. Bu da çocuk başına para ile değil, ev hanımlığını iş saymayla olur.
Kadının istihdamına karşı değiliz. Kadın istihdamının bazı sıkıntılı ülkelerde olduğu gibi yasaklanmasını da istemiyoruz. Özellikle nitelikli işlere sahip kadınların çalışmasına ülke olarak ihtiyacımız var.
Daha önce dediğimiz gibi, kadının bir şekilde ekonomiye katkı koyması çok iyi bir şey. Sorun, kadın istihdamı adı altında kadının sömürüye alet edilmesidir. Kapitalist ekonomi içinde kadının istihdamı adı altında bir sömürünün yapıldığını görüyoruz. Bu sömürü sadece emek sömürüsü değil, sömürü kadının istismarına kadar gider ama bu bile normalleştirilmiştir. Konu hakkında pek çok akademik çalışma var. Aşağıdaki kaynaklarda konuyla ilgili birkaç örneği görmektesiniz.
Kadının üzerindeki yük gerçekten çok fazla. Yasalardaki kadın erkek eşitliği sorumluluklar ve haklar konusundan yeniden düzenlenmelidir. Çünkü kadın ve erkek eşit değildir. Kadın üstün, erkek güçlüdür. Haklarıyla kadın üstün, sorumluluklarıyla erkek güçlüdür. Boşuna “kadının fendi erkeği yendi” denmiyor.
Kadına annelik görevi zaten yeterince büyük bir görev. Evin geçimi, evin ihtiyaçlarının karşılanması vs. kadının değil erkeğin görevidir. Erkek; çocukların her türlü ihtiyacından da sorumludur. Yasalarda kadına ve erkeğe eşit sorumluluklar ve haklar verilmiş. İnancımıza göre kadının hakkı, sorumluluklarından fazladır. Buna karşın erkeğin sorumlulukları haklarından fazladır. Bu nedenle kadının statüsünü yükseltiyoruz bahanesiyle erkekle aynı yükün altına onu sokanlar bugün yaşanan toplumsal çözülmenin de sorumlusudur.
Sonuç olarak nüfus meselesi toplumumuzun en birinci meselesi olmuştur. Ailenin değerini yitirdiği, aile olmanın artık zorlaştığını görüyoruz. Nüfusun toplumumuzu geleceğe taşıyacak rakamların altına düşmesinin en büyük nedeni aile denilen bu yapının artık korunamaz hale gelmesidir.
Aileyi korumak için mahalle kültürünün yeninden canlandırılması gerekmektedir. Kabalık şehirlerin dikey yapılaşması artık sürdürülebilir değildir. Nüfus ve şehirler planlı şekilde kırsala taşınmalı, yatay yapılaşma yaygınlaştırılmalı ve yerinde istihdam sağlanmalıdır. Sanayinin planlı şekilde taşraya taşınması neticesinde kırsalda hareketlilik artar ve ekonomi canlanır.
Aileyi koruyamayan toplumlar geleceğini yitirir. Sadece kadını değil, erkeği de aileden uzaklaştıran bir toplumsal yapımız var. Kadınlar tarafından mağdur edilmiş erkelerin sayısı aşırı derecede artmış durumda. Aile konusunda erkek de sorunlu kadın da. Bizce erkek daha çok sorunlu. Çünkü erkeklerimiz güçlü ve dirayetli olsalardı aileler en azından bu kadar çabuk dağılmazdı. Ancak erkeği zayıflatan bir toplumsal sistemimiz var ve modern erkek bu sisteme karşı koyacak gücü kendinde bulamıyor. Bir defa o bu durumun farkında bile değil.
İnternetten gezerken denk geldiğim bir söz var, onunla bitirmek istiyorum. Bir adam evinde mutlu olmak istiyorsa şu beş şeyi yapmalı diye başlayan sözün sahibi kim bilmiyorum. Bir kaynak Ahmet bin Hanbel diyor. Ey oğul diye başlayan öğütler dikkate değer;
1- Eşine karşı sevgini göstermekte cimri davranma
2- Çok kararlı ve yumuşak huylu olma. Dengeyi gözet.
3- Güzel söz, hoş görünme, temiz kıyafet ve güzel kokuya dikkat et
4- Ev kadınların krallığıdır. Kadın orada kendini tahtına kurulmuş bir kraliçe gibi hisseder.
Kadının bu krallığını yıkmamaya dikkat et. Kadını tahtından uzaklaştırma.
5- Eşini ailesiyle senin aranda seçim yapmak zorunda bırakma!
Kaynaklar
Işık, M., & Kaçar, T. (2020). Çalışma Hayatında Kadınların Görsel Sömürüsü Üzerine Nitel Bir Araştırma: Isparta İli Örneği. ASSAM Uluslararası Hakemli Dergi, 7(17), 11-25.
Sönmez, M. (2018); Sanayide Kadın Az İş Çok Sömürü, TMMOB Bülten, Mart 2018, Sayı 237 Eki
https://labourexploitation.org/news/international-womens-day-2023-tackling-exploitation-of-women-workers/
https://x.com/i/status/1924543638857466188
https://1000kitap.com/gonderi/211868332