Simon Denis Poisson* (1781-1840), Fransız bir bilim adamı. Adı Eiffel kulesine yazılan 72 bilim adamından biri. Ondan fazla bilimsel terim Poisson adıyla ifade ediliyor.
Poisson, 1789 Fransız Devrimi’nin rüzgarlarının estiği yıllarda doktor olması için babası tarafından ustalık-çıraklık ilişkisiyle cerrahlık yapan bir yakınına veriliyor. Ancak burada kan alırken bir hastanın ölümüne sebep olduğu için 15 yaşında tıp eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalır.
Onun elleriyle ince işler yapma becerisi o kadar zayıftır ki, tıp eğitiminde başarısız olduktan sonra kimse onun bir baltaya sap olacağına ihtimal vermemiş. Babasının abone olduğu dergileri okuyarak vakit geçiren Poisson, yeni açılmış Ekol Politeknik kurumunun yayınladığı derginin matematik sorularını çözmeye başlar.
Poisson’un bu dergideki bütün soruları büyük ustalıkla çözdüğünü gören babası onu Paris’te bir okula yazdırır. Matematikteki başarısıyla kısa sürede dikkatleri üstüne çeken Poisson, hocalarının en çok sevdiği ve en çok güvendiği isim olur. Hocalarının yönlendirmesiyle çok genç yaşta yüksek matematik eğitimi veren Ekol Politeknik’in sınavlarına girer ve birinci olarak adını okula yazdırır.
Daha öğrenciyken bilimsel makaleler yazan Poisson, okulun bitirme sınavlarına (final sınavları) bile alınmadan mezun edildi. Mezun olur olmaz Ekol Politeknik’e asistan olarak alındı. Onun matematikteki başarısı çok karmaşık ve anlaşılmaz gelen konuları herkesin anlayabileceği kadar basite indirgeme ve örnekleme yoluyla anlatmasından kaynaklanıyordu.
Bilim dünyasında ışığın dalgalı mı değil mi konusunun tartışıldığı yıllarda, o ışığın madde olduğunu ve dalgalı olamayacağını iddia eden kesimden oldu. Kendi fikri olan ışığın kırılma olayını açıklayan bilimsel yarışmada ortaya attığı düşünce deneye tabi tutulur ve Poisson’un oluşamadığını iddia ettiği aydınlık nokta belirlenerek ışığın dalgalı yapası bilimsel olarak ispatlanır.
Poisson’a göre ışığın dalga özelliği göstermesi imkansızdır. Poisson’un ortaya attığı düşüncesi şöyleydi: Eğer ışık dalga özelliği gösterseydi, davranışı da aynen deniz dalgaları gibi olurdu. Örneğin denizin dalgalarının vurduğu bir sahilde bir kaya var olsaydı ve biz bu kayanın arkasına bir cisim yerleştirseydik, su mutlaka kayanın iki yanından dolaşarak kayanın arkasına ulaşır ve cisme temas ederdi. O halde ışık dalga özelliği gösteriyor olsa idi küresel bir cisme doğrultulduğunda, bu cismin etrafını dolaşarak, cismin duvardaki gölgesinin tam ortasında ışıldayan bir nokta oluşturmalıydı. Poisson'a göre çocuklar dahi gölgenin tam ortasında ışıldayan bir nokta olmadığını bilirdi.
Poisson’un bu düşüncesi yarışmada bilim adamları tarafından test edildi ve iddia ettiği gibi gölgenin tam ortasında parlak ışık noktası görüldü. Bu noktaya da Poisson noktası dendi.
Matematikte büyük sayılar yasasını o bulmuştur. Bugün hala kullanılan ihtimaller hesabı formülüne Poisson dağılımı denilmektedir.
Babasının tıp okumasını istediği çocuk ünlü bir matematikçi oluyor. Bugün bile anne-babalar çoğunlukla çocuklarının tıp okumasını isterler. Poisson’un tıp eğitimi alması nasıl ona göre değilse, bugün ebeveyni tarafından tıp eğitimi alması istenen pek çok çocuk için de tıp doğru bir eğitim değildir.
Google’a “Aman ha tıpa gelme” yazın ve çıkan şiiri okuyun. Bizler çocuklarımızı sadece tıp için değil, belli başlı meslekler için özellikle sonu devlet memurluğuna çıkan meslekler için yarıştırıp duruyoruz. Eğitim sisteminin bizzat kendisi çocukları devlet memuru yetiştirmek üzerine kurgulanmış. Hiçbir çocuğun özel yeteneği, ilgisi, yeterlilikleri, kapasitesi dikkate alınmadığı gibi iş dünyasında ihtiyaç duyulan kalifiye insanlar da yetiştirilmiyor. Sadece devlet memuru olma niteliklerine sahip olan kişilerin seçildiği sınavlar ile gençlerimiz ömürlerinin en verimli yıllarını boşa harcıyor.
Matematik, Fen, Türkçe ve Sosyal bilen kişilerin önemli olduğu diğerlerinin yetersiz görüldüğü sistemde, ebeveynlerin çocuklarını memur olmaları için yarıştırmaları da çok doğal. Bir defa yıllardır krizlerle boğuşan halkımızın en güvenli limanı hala devlet memurluğu. Bunun yanında hâlâ zeki, çalışkan, deha sahibi çocuklarımız sınavlarla oyalandırılmaya devam ediliyor.
Berber, kaynakçı, tornacı, çöpçü ve beden işçisi olacak çocuklarla mühendis, doktor, avukat ve öğretmen olacak çocuklar aynı cendereden geçiyor. Biz bütün çocuklarımızı KPSS sınavlarına kadar aynı hülya ile oyalıyoruz…
*Bilim ve Teknik dergisi sayı: 589, sayfa:64