Hamas'ın füzelerinin yerleşim bölgelerinin dışında, sivillere zarar vermeden İsrail'in sıra sıra dizilen tanklarını tek tek imha edişinin kameralara yansıyan manzarasını görünce farkımız bu işte demiştim gayri ihtiyari. Tam hedef ama hedefte siviller yok diye de gururla eklemiştim insanca davranışın hikayesini bir önceki dediklerime.
Sonra kara harekâtına başlamayla alakalı naralar atan İsrail'in şımarıklığı ve Netenyahu'nun Biden ile buluşurken kucak kucağa sarmaş dolaş, Müslümana hava atarcasına adata güç gösterisi içindeki tavırları geldi gözümün önüne. Şıracının şahidi bozacı deriz böyle uyumsuzların uyumluymuş gibi sergiledikleri göstermelik nahoş hareketlerine. Al birini vur ötekisine diyemiyoruz artık, vuralım ikisine de kahrolup yok solsunlar diyoruz.
Demem o ki kara harekâtında İsrail çil yavrusu gibi dağılır. Çünkü İsrail ancak, masum, savunmasız kadın-erkek, çocuk-yaşlı demeden evinde oturup sokakta oynayan, çarşısında gezen, dükkânın açan, işine giden velhasıl gündelik uğraşısı için güne başlayan ya da gün sonu evinde dinlenen vatandaşı vurur; yoksa askeri eğitim almış ciddi ve gözü kara Hamas'ın savaşçılarıyla göğüs göğüsse gelmeyi asla göze alamaz. Bakmayın siz kara harekâtını başlatacağız diye mert insan gibi konuştuklarına. Onlara arka çıkan ABD bile göze alamaz birebir savaşmayı.
Hamas lideri Heniyye bu durumu şöyle ifade ediyor: "Hamd olsun Allah'ım! Bu, gerçekten ilahi bir mucizedir. İsral'in askeri işgaline rağmen El Kassam Tugaylarının Siyonist oluşumun kara saldırısına karşı tüm cephelerde başarılı olduğunu duymak, Allah'ın yardımının açık bir göstergesidir. Biz Allah'a güveniyoruz, O her şeyden daha güçlü ve daha büyüktür."
Filistinli dokuz on yaşlarında bir çocuk, muhabirin sorduğu soruya kendinden emin, vakur ve geleceğe umutla bakan bir duruşla “Elhamdülillah” diyerek olup biteni şu şekilde özetliyor: “ Bu savaş gerçekten çok zor bir şey. Çok şiddetli bir savaştı. Sadece 7 şehid bu evde verildi. Bakın her tafar enkaz dolu. Aslında biz bu hayatı hak etmemiştik. Oyun ve mutlulukla dolu bir hayat yaşamalıydık. Biliyor musunuz? Bu düşman sadece öldürmeyi ve eziyet etmeyi biliyor; sadece bunları. Hiç ayırım yapmıyor; küçük ve büyük herkesi. Tek derdi öldürmek. Yahudi zannediyor ki bizi böyle hep öldürürse buraları terk edeceğiz, buralardan nefret edeceğiz, ona vereceğiz ve teslim olacağız. Ama boşuna uğraşıyorlar. Onlar her saldırdığında bizim azmimiz ve gücümüz artıyor. Ve Allah’ın izniyle zafer yakındadır. Onları yeneceğiz. Bu uzak bir zaman değil. Ne zaman olduğunu sorarlarsa de ki: “Umulur ki yakın bir zamanda.”
Karada göğüs göğüsse çarpışmak için yürek ister, iman ister. Bu yürek ve imandan her Filistinli Müslümanda istemediğin kadar var. Çocuk yüreğinde olanları dile dökerken aslında bu, Filistinli her çocuğun duygusuna tercüman cümlelerdi.
Bugün Gazze'de gece bombalar altında bir anne, çocukları rahat uyusun diye dua edip kulakları sağır edecek şiddette seslerin yankılandığı esnada, virane olmuş evin duvarları arasında mışıl mışıl uyuyan çocuklarını görünce bunu kabul edilmiş duasının bir sonucu olarak görüyorsa, işte İsrail bu imana yenik düşecek demektir.
Soykırım nitelikli bu hunharca saldırı ve katliama rağmen Filistinli her şahıs, yakılıp yıkılan binalarının enkazı altında zafer inananların olacaktır diyerek dimdik ayakta durmayı başarıyorsa bu, gücünü aldığı imanı karşısında İsrail'in yok olmaya mahkûm olması demektir.
İtibarsızlaştırmaya yönelik İsrail'in verdiği medya mücadelesinin dünyaya yayılan algısı, Filistin direnişinin gerçek olguları karşısında bir hiç mesabesinde ki hükümetlerine rağmen tüm batı halkları sokaklara inmişse bu, İsrail'in yaşattığı zulümle yok olması demektir.
Dindar Yahudiler bile bugün sergiledikleri tavırlarıyla dinden bihaber, imansızlığın girdabında boğulmuş bu Siyonist Yahudilere cephe alıyorsa İsrail, akıttığı Filistinli mazlumlarının kanında boğulacak demektir.
Hani hadiste ifadesine yer verilen o taş ve ağaç metaforu yok mu adım adım gerçekleşiyor sanki... Taş yürekli batılı bile artık istemiyor Yahudi’yi kendi içinde. Ele veriyor onları ve gösteriyor tek tek biz Müslümanlara. Ve yine batı tüm medya ağıyla devrede ve İsrail'in medya ağının yaydığı tüm algıları tersine çevirmekte. Bu ağlar ağaç metaforunun işaret ettiği bir durumsa Gargat ağacı o halde İsrail'in elindeki medya demenin bir başka adı olmaktadır. İsrail sanki adım adım yaklaşıyor mukadder olan sonuna.
Bir yanda Filistin'in imani direnişi diğer taraftan kurulduğu günden bugüne geçen 75 yıllık zaman diliminde yaptığı ama dünyaya gizlemeyi başardığı tüm mezalimiyle İsrail gerçeği artık çıplak gözle görünür hale gelmişse bu İslam'ın tekrar yeryüzüne hâkim olması demektir.
Hedeflerine varmada Abdülhamid Hazretlerinin 33 yıllık direnişini bir gecikme olarak gören bu Siyonist Yahudileri, bu sefer koca hükümdarın izini süren biz torunları hadisi şerifin tecellisini gerçekleştirip tarih sahnesinde ebediyen sileceklerdir.
Bu alçak güruh yarın maruz kalacağı yokluğun eşiğine geldiğinde kendilerine yapılana hiç kimsenin ses getiremeyeceği o günün insanı, öyle görünüyor ki bugün Filistin'de yaşatılan acılarla olgunlaşıp yetişiyor. Bu olgunlaşan insanlık o gün İsrail'i tükürükleriyle boğacaklar.
Taş bile erir dedirten cinsten, yürekleri paramparça eden zulmün yaktığı Filistinlinin imani direnişi dikkat çekmiş olmalı ki bugün küfrün nice taş yürekli insanının hidayetini beraberinde getirdiğine şahid oluyoruz.
İspanya Temsilciler Meclis Üyesi Elerra adındaki Milletvekili bayan, Filistin hakkındaki açıklamada bulunurken insanca davranmanın ne olduğunu göstererek adeta mezalimin de bir resmini çekerek olup biteni özetlemiş oluyordu ve şunları diyordu: “Bugün, hükümetteki ortağımız Sosyalist Parti’den, İsrail’in Filistinlilere karşı planladığı soykırımla mücadelede, daha ciddi bir tutum benimsememizi istedim. Bunun için İspanya hükümeti acilen İsrail devleti ile diplomatik ilişkileri kesmeli ve siyasi olarak soykırımdan sorumlu kişilere, örnek ekonomik yaptırımlar uygulaması için Avrupa düzeyinde bir tartışma yapılması teşvik edilmelidir. Bu Rusya konusunda yapılmış ve İsail’e karşı yapmak için de çoktan geç kalıyoruz. Netenyahu’ya İsrail Savunma Bakanına, siyasi olarak bundan sorumlu ve Filistinlilere toplu bir cezalandırma uygulamaya karar veren diğer insanlara da yaptırım uygulamalıyız. Sivil nüfusa karşı yürütülen geniş çaplı bombalamalar, suyun ve elektriğin kesilmesi dahil olmak üzere, şu an yapılan toplu cezalandırmanın, uluslararası insancıl hukukun ihlali olduğu konusunda ısrar ediyorum.”
Öyle anlaşılıyor ki bunlar tarihlerinden hiç ders almamışlar. Ders almış olsalardı bugün bu zulmü yaşatmazlardı. Bunlarda imansız ama hâkim bir damar hep var olmuştur. En bariz örneği Firavun'dan kaçarken kendilerine el uzatan Peygamberleri Hz. Musa (as)'a karşı gösterdikleri ve Kur'an'da ifadesini bulan tavırları değil mi?
Maide Suresi'de ise “Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Haydi, sen ve Rabbin birlikte gidip savaşın; biz işte burada oturuyoruz” dediler. Mûsâ Allah’a şöyle yalvardı: Rabbim! Benim kendimden ve kardeşimden başka hiç kimseye sözüm geçmiyor. Artık bizimle şu yoldan çıkmış âsi kavmin arasında sen hükmünü ver! Allah buyurdu ki: O mukaddes ülke bundan böyle onlara kırk yıl yasaklanmıştır. Bu süre içinde bulundukları yerde şaşkın şaşkın dolaşıp dursunlar. Sen, yoldan çıkmış o âsî kimseler için hiç gam çekme!” ayetlerden bunların laf dinlemez, asi, kadir kıymet bilmez, dünya menfaatini her şeyden üstün tutan, keyiflerine düşkün, sözünde durmayan, vefadan yoksun, fırsat düşkünü kimseler olarak görebilmekteyiz.
Bunlar, Rabbimin arzulamadığı çirkin vasıfların çoğu kendilerinde bulunduğu için ebedi lanete maruz kalmış bir millet olmuştur.
İspanya'dan kovulan da bunlar, Hitler'in Almanya'sında gaz odalarında boğularak öldürülenler de. Rusya'dan hayvan istifi gibi kovulanlar da. Dikkat edilirse kendilerine kucak açan hep biz Müslümanlar olduk tarih boyunca. Ancak akrep misali hiçbir zaman huyundan vaz geçmedi bu lanetli kavim de hep soktu zehirli iğnesini sırtında taşıyıp kendisine iyilik yapan herkesi.
İsrail'in bugün Gazze'de yaşattığı insanlık dışı hatta hayvanın dahi yapamayacağı türden saldırılar "bunları ancak lanetli bir kavim yapar" ayet gerçeğini bir daha ortaya koymuş olmaktadır.
Filistinli anne Yakup misali Yusuf’una hasretti. İçleri parçalayan anlatma biçimine yüreklerin dayanması mümkün değildi. Ama yine de bir metanet, ahirete odaklanmış bir imanı, teslimiyetteki örneği adeta Rasulullah’ın İbrahimini yitirişindeki benzerliğiydi. Ağlıyordu lakin isyan etmiyordu. Biliyordu yavrusunun cennette kendisini beklediğini. Kendisinden erken gitmişti o kadar. Bir hasret olacaktı aralarında. Ve anlatıyordu o içi acı dolu anne, içleri yakan ağlamaklı sesiyle: ” Hastanede Yusuf’u soruyordum. Saçı uzun ve yüzü güzel. Saçı dalgalı, yüzü beyaz… Çok güzel… Çok seviliyordu. Onu mutlaka fark ederlerdi. Yüzü, bakışı çok güzeldi. Hemen fark edilirdi. Sana baktığında Sübhanallah seni rahatlatan bir şey olduğunu hissederdin. Onu bu şekilde arıyordum. Doktorlar mutlaka fark eder diyordum. Yusuf’u gören yoktu. Yusuf ilk anda hemen şehit olmuş. Rabbinin yanında gitmiş. Bedeni Allah’a hamdolsun parçalanmamıştı. Bunun için Rabbime şükrediyorum. Parçalanmadı, yanmadı. Sadece yüzünde küçük yara izi vardı. Baktım ona her şeyi aynıydı. Yarasını kapatsanız bir şey fark etmezdiniz. Hatta onu götürdüğümüzde hırpalanmasın diye yüzünün yaralı olduğunu söylemedim. Dokunsunlar istemedim. Hamdolsun, gitti işte. Yüzü hayatım boyunca aklımda kalacak…” Bu anne İsrail’i de unutmayacak. O Yusuf’un yarın kardeşleri olacak hem de her evde yüzlerce belki de binlerce ve hakkı haykıracaklar zalimin yüzüne karşı.
Siyonistlerin bombardımanıyla kaybettiği evladını öpüp koklayan baba, "Canım oğlum benim, Allah yolunu açık etsin. Yahudilere karşı biz kazanacağız. Oğlum, Allah'ın izniyle zafer bizimdir. Burayı terk etmeyeceğiz." Diyordu ve son noktayı koyuyordu. Terk etmeyeceğiz diyordu.
Kesilen hayvanın attığı en şiddetli tekmeler canının çıktığı andaki tekmelerdir. Karanlığın zifirisi aydınlığa en yakın olan yerdedir. Sancıların en şiddetlisi de doğumun gerçekleştiği andadır.
Ey İsrail senin şiddetli tekmelerin can çekişindendir. Yaşattığın bu karanlıklar yayacak ışıklarıyla yükselecek güneşin işaretidir. Çığlıklarımız yeni doğuşların müjdesidir.
Ey İsrail, senin gibi yarasalara gün haramdır. Karanlıklar senin olsun gün bizim olacak ey lanetli kahrolası İsrail.
Mustafa Salim
03 Kasım 2023, Ankara