Asrın son hırsızlık örneğinin ülkemizde sahnelenmesi üzücü olsa da rahatlatan yönü bu adi işlere ismi bulaşanların etnik köken itibariyle bu milletin asli unsurlarından olmaması, diğer rahatlatan en öneli yönünün ise bu işe bulaşanların dinimiz İslam'a mesafeli oluşlarıdır.
Hırsızlık olayının baş aktörünün diploma sahtekarlığıyla ile başladığına bakılırsa asrın hırsızı olmaya ta o zamandan talip olduğu zaten anlaşılmaktadır. Bu sahtekarlığın ucunun bu ülkede bir dönem başbakanlık yapmış birine yani Mesut Yılmaz'a gelip dayanması yıllardır milletimize neler çektirildiğini anlamamız adına sadece küçük bir kesit.
Bundan sonra yapmamız gerekenler bu sahtekar hırsızın en ağır cezayı almasını dilemek ve onu hala masum zannedenlerin uğradıkları zihinsel ifsattan kurtarmaktır; belki en önemlisi de bile bile ona zırh olmaya çalışanlara en ağır yaptırımlarla mani olmaktır.
Bize tarihimizi unutturanlar, içimizdeki azgın azınlıklara da bize karşı tarihi kinlerini harladılar.
Rum azınlıklar bir taraftan saldırdı, Ermeniler bir taraftan; diğer taraftan da Yahudi azınlıklar adım adım Arz-ı Mev'ud hedeflerine yaklaştılar. Bunlara çanak tutup destek veren de bizdeki ana muhalefet dediğimiz teşkilat oluverdi.
Neden ana muhalefetin bu yapısına teşkilat diyorum, bugün partiyi ele geçirmek için verilen savaşın nedeni, başa geçmek isteyen isimlerin kripto kimliklerine bakıldığında daha iyi anlaşılmış olur. Bir bakıma Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıkları arasında geçen bir savaş gibi duruyor karşımızda. Yazılıp çizilenlerden Ekrem'in Rum, Kılıçdaroğlu'nun Ermeni ve Özelin de Sabetaist yahudilerinden olduğu bilgileri bugüne kadar yalanlamadı mesela. Böylece malum Parti'nin geçmişi de göz önünde alındığında kendimizi bunun aslında siyasi bir oluşum değil de bir örgüt olduğu yönünde bir manzara ile karşı karşıya buluyoruz. Çünkü kullandıkları yöntem illegal yapılardaki yöntemlerle örtüşmektedir.
İktidar olmadan önceki İttihat ve Terakki namıyla Osmanlı'ya karşı giriştikleri eylemlerinin birebir benzerini bugün devletimize saldıran illegal örgütlerin sergilediklerine ve iktidarda oldukları dönem zarfında bu millete çektirdikleriyle yaşattıklarına bakıldığında bunların siyasi bir yapılanma değil de belli hedefleri olan karanlık bir örgüt olduğu intibahını veriyor. Yapıcı olmayan lakin yıkıma odaklanmış kitlesel bir oluşumun pervasızlığı içinde olmaları da bunun kaçınılmaz bir sonucudur.
Bilinen şu ki örgütler yıkım odaklı olur. Güçlü oldukları sürece de hiçbir kural tanımadan yollarına devam ederler. Bir devlet kuracak olsalar dahi var olan nizamlarına rağmen ilk fırsatta çiğnenmedik hiçbir kanun bırakmazlar. Ben ABD'nin temelinde de böyle illegal bir örgütün olduğuna inanıyorum. Kaşif diye dünyaya yutturulan Kristof Kolmb bu örgütün başını çeken bir çapulcudan başka bir şey değildi oysa ki... Kızılderililerin başına gelenlerin acı hikayeleri ve sel gibi akan göz yaşları ABD'nin terör temelli bir devlet olduğunun kanıtlarıdır. Sınırlarını aşan zulümleri bugün dünyayı kasıp kavurmaktadır.
Bugün İsrail'in terör devleti olarak lanse edilişinin sebebi de yaşattığı zulümler olmaktadır. İsrail'in kuruluşuna baktığımızda da yine terör yöntemlerinin olduğunu görürüz. Haliyle dayanağı teröre dayalı devletlerin yönetim şekli hiçbir zaman normal bir seyir sergileyemez.
İçimizdeki muhalefetin arkasındaki gücün ABD ve İsrail olduğunu kimse inkar edemez. Niyetler aynı yöntemler aynı çünkü.
Kural tanımaz bir kitle var karşımızda ve bu kitle Osmanlı'dan sonra devraldığı yönetimle tıpkı bir ABD ve İsrail modeli bir devlet inşası mücadelesini verdi bugüne kadar ve hala da vermektedir.
Kadim bir devlet anlayışı olan güçlü ve imanlı bir millet oluşumuz bunların hedeflerine varmalarının önündeki en büyük engel. Bugün yaşananlar ve çekilen sancıların sebebi bu.
Bu milletin devşirmeye çalışırken kandırabildikleri birkaç hayalperest kişilerinden aldıkları güç ve sırtını dayadıkları yalan dolanlarla yürüttükleri siyaset artık iflasın eşiğine gelmiş durumda. Ölüm kalım savaşı vermekteler. Yaşadıkları korku telaşlanmalarına bu da hata üstüne hata yapmalarına yol açmaktadır. Böyle olmasaydı hırsızlığı tescil edilmiş biri için bu kadar yaygara koparılamazdı. Adeta siyasi bir intiharın eşiğindeler. Çünkü kurdukları tuzakların hiçbiri işe yaramadı. Rol model aldıkları İsrail terör devleti yöntemleri akamet uğradı. Bu millet bunlara geçit vermedi.
Yine de bu milletin ne yapacağını hala anlamış değiller.
Anlamayanlara şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; 15 Temmuz bu milletin ne yapabileceğinin sadece küçük bir kesiti.
Bunlar, son bir asırda eli kolu bağlı bu milletin yumruğunu indirmek için zamanını beklerken gösterdiği sabrı öyle zannediyorum pasifliğine bağlamış olmalılar ki böyle çapulculuk girişiminde bulunuyorlardı.
Her seçimden sonra millet daha güçlenerek geldiğine ve bunların da her seçimden sonra eski güçlerini kaybettiğine göre önümüzdeki günler bizim değil onların kabusu haline gelecektir.
Bunlar, bu milletin şiddeti ölçülemeyecek derceye varan sillesini yediği gün bırak nümayiş peşinde koşmaları kaçacak delik bile bulamayacaklardır.
Bunlar küfrün içimizdeki örnekleridir. Kâfirin ise ölüm korkusu çok büyüktür. Ölümden korkmayan bu milletin karşısında bu ölümden ödü kopanlar eriyip yok olmaya mahkumdur.
Gün ola harman ola ...
Mustafa Salim
27 Nisan 2023, Ankara