Eğitimci olan yöneticinin yanlışlarından bile ders çıkarılır;
Eğitimci olmayan yöneticinin doğruları bile eğitime zarar verebilir.
Bu sözü eğitimci olan yöneticiler çok iyi anlayacaktır. Eğitimci olmayanlar ise olur olmadık şeylerle yargılayacaktırlar.
En basitinden, eğitim kökenli olmayan bakanlar ve üst düzey yöneticiler yüzünden eğitim bir yapboza döndü. Eğitimciler eğitimde sorunların binadan, boyadan, badanadan, yokluktan veya bolluktan kaynaklanmadığını bilir ve doğru tedbirler alır.
Yıllar önce, şöyle bir binamız olsa da neler neler yapardık derdi büyüklerimiz. Harıl harıl binalara yatırım yaptılar. Koca koca salonlar yapıldı mesela. Sonra o binaları, salonları dolduracak insan bulunamadı. Sorun bina eksikliğinde değildi, sorun yetişmiş insan gücündeydi.
Meselenin künhüne vakıf olan, dağda taşta, son derece kıt imkanlarla dirayetli, azimli, karakteri oturmuş, kendini bilen yüzlerce, binlerce insan yetiştirir. Meselenin künhüne vakıf olmayan, yatırımı insana değil, taşa, toprağa yapar ve bütün sorunları böyle çözeceğini düşünür ama hiçbir sorunu çözemez.
Eğitim sistemi konusunda bir kitap hacminde yazılarımız oluştu. Bu yazılarımızı okuyanlar, takip edenler artık sistemin aksayan yönlerini düzelterek hiçbir meselemizin çözülmeyeceğini bizler gibi anlamış durumdalar.
Ülkemizde, eğitimin en büyük sorunu “Bir Zihniyet Sorunudur”. Önce zihinler değişecek, sonra eğitim sistemi bu değişen zihin çerçevesinde yeniden düzenlenecek.
Eğitimi, en son 12 Eylül yönetiminin şekillendirdiği ideolojik kalıplardan kurtarmamız gerek. Adına Kemalizm, laiklik vb diyerek kutsanan ve dar kalıplara hapsedilen eğitim sistemi, sınav sisteminin verdiği kıskaçla artık çekilmez hale gelmiştir.
2023 Eğitim Vizyonu, işte üzerinde ciddi ciddi çalışılmış bir proje olarak eğitimciler tarafından bize sunuldu. Bu projenin kendisi bile, aslında ne kadar önemli zaman kayıplarını yaşadığımızı açık açık bize gösteriyor. Çünkü 2023 tarihi eğitim açısından çok yakın bir tarih ve 2023 Eğitim Vizyonu, zihinsel bir devrim vadediyor. Bu devrimi yakalamak öngörülen süreç içinde olabilecek gibi değil ama denemek zorundayız. Çünkü ülke olarak artık kaybedecek bir tek saniyemiz bile yok.
İnsan varlığımızı çok iyi değerlendirecek bir sisteme ihtiyacımız var. Eğitim ülkemizdeki sosyal sorunları en çok besleyen yapıdır. Çünkü kamu görevi için KPSS kapısında bekleyen milyonlarca işsiz gencin müsebbibi işte aksayan yönleriyle düzeltilmeye çalışılan eğitim sistemidir.
Siz, bu eğitim sisteminde, 20 milyonluk işçi alacak fabrikalar açsanız bile, pek çok kişi masa başı iş istediğinden, açık olan istihdam alanlarını dolduramazdık. Zaten iş çevrelerinden aldığımız bilgi de bu yönde.
Oto tamircileri artık becerikli, akıllı, çabuk kavrayan çırak ve kalfalar bulamıyorlar. Çünkü bu işi yapmaya aday olanlar çeşitli sınavlar (YKS, KPSS, YDS…) peşinde koşuyorlar.
Meslek liseleri, akademik başarısı düşük olanların gittiği okullara dönüştü. Bu, sanayinin ve piyasanın istediği, ara eleman sorununu getirdi.
Yıllardır, eğitimci olmayanların yönetiminde çok vakit kaybettik. “Duayen eğitimci” diye diye dilimizde tüy bitmişti. İşte şimdi aldığı kararlarla yeni eğitim yönetimini takip ediyoruz. Eksiklik olabilir, hata olabilir ancak ülke olarak belki uzun bir süre sonra ilk defa doğru bir yola girdik.
Eğitimci olan yöneticilerin kararları hatalı olsa bile eğitime ciddi zarar vermesi beklenmez. Eğitimci olmayan yöneticilerin doğru kararları bile eğitime zarar verebiliyor. Bugün içinde bulunduğumuz açmazların en büyük sebebi işte bu farkın bilinmemesindendir…