MAHİR KILIÇOĞLU mahirkilicoglu@hotmail.com

CENDEREDEKİ ÖĞRETMENLER 2

20 Mayıs 2017 Cumartesi 23:58

Cumhurbaşkanımızın pedagojik formasyonla ilgili çıkışını hatırlayanlar vardır. Bir önceki yazımızı okuyup cumhurbaşkanımızın söyledikleriyle karşılaştırabilirsiniz. Cumhurbaşkanımız, geçtiğimiz yıl Haziran ayında Marmara Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada “Formasyon denilen şu belayı bir kenara koyun dedim. Bizim zamanımızdaki hocalarımızın başında böyle bir bela yoktu ki. O zaman ki hocalarımız şimdiki hocalarımızdan daha güçlüydü. İlla yapılacaksa formasyon yıl içine yedirirsin. Neden bir yıl kaybedilsin. Böylece bu açığı kapatmış olacağız” demişti.

Formasyon denilen şey bildiğimiz öğretmenlik meslek dersleri. Günümüzde atanan öğretmenlerin tamamı formasyon almış öğretmenler. Bunun yanında geçmişte atanan öğretmenlerin önemli bir kısmını herhangi bir pedagojik formasyon bilgisi olmadan mesleğe başlamış ve devam ettiriyor. Hiçbir şey olamazsan öğretmen olursun mantığının hakim olduğu devirlerde, üniversiteye kapağı atmak bir meslek sahibi olmak için çok önemli bir yoldu.

Milli Eğitim Bakanlığı, o devirlerde öğretmenlik meslek bilgisini almamış kişileri öğretmen olarak atadığında istenen belki öğrencileri sınıflarda tutarken başlarında bekçiydi. Kimileri eğitim fakültesi mezunlarından daha başarılı olsa da bu öğretmen grubunun özellikle mesleği öğrenme aşamasında çok ciddi problemler yaşadıklarını biliyoruz.

Cumhurbaşkanımızın ‘Bizim zamanımızdaki hocalarımız şimdiki hocalarımızdan daha güçlüydü.’ Sözü neyi ifade ediyor acaba? Gerçekte böyle mi? O zamandaki öğretmenlerin daha nitelikli olduğunu söyleyebilmek için hangi unsurlara bakılıyor, doğrusu merak ediyorum.

Dünün öğretmenlerinin nitelikleriyle bugünün öğretmenlerinin niteliklerinin ciddi anlamda ele alındığı bir araştırma var mı bilmiyorum. Doğrusu bilimsel olarak bu farkın ortaya koyulması, bugün nelerin eksik olduğunu konusunda bizlere bir fikir verebilir.

Cenderedeki Öğretmenler yazımızda değindiğimiz gibi öğretmenlerin üzerinde, çevrenin müthiş baskısı var. Cumhurbaşkanımızın son çıkışı da bu baskıya yeni boyut kattı denilebilir. Öğretmenler camiasını aslında koruyan, kollayan, mesleklerini rahatlık içinde yapmalarını sağlayan, aynı zamanda kendilerini geliştirmelerini sağlayan ve iç denetim oluşturan bir yapı yok maalesef ülkemizde. Önüne gelen eğitim ve öğretmenler üzerine bir çuval söz sarf ediyor. İşin uzmanlarının eğitim ve öğretmenlik hakkında konuştukları ne görülüyor, ne duyuluyor. Zaten eğitimi yöneten bakanlık kadrolarının önemli bir kısmının eğitim dışından olmaları da bu durumu olumsuz etkiliyor.

Hepsinden öte, klasik Türk Eğitim sisteminin şekillendirdiği beyinler yüzünden, eğitim sisteminin içindeki yöneticilerin bile kafaları çok karışık. Bu nedenle eğitim adına atılan adımlar, getirilen yenilikler ya yanlış veya yetersiz oluyor veya tam anlaşılamıyor ve başarısızlıklarla sonuçlanıyor. 90’lı yıllarda getirilen kredili sistemde olduğu gibi veya 4+4+4 yasası mecliste geçirilirken 60 ay kararındaki garabet gibi…

O zaman öğretmenlerin niteliklerini tartışmamalı mıyız?

Öğretmenlerin nitelikleri tartışılmalı, elbette onların niteliklerinin artırılması için yollar aranmalı. Ancak bunun sağlıklı yapılması için işin uzmanları tarafından ciddi ve bilimsel araştırmalarla neyin ne olduğu ortaya konularak yapılmalı. İşte o zaman öğretmenlerin niteliği konusunda yürütülen tartışmalar sağlıklı olur. İki satır dilekçeyi bile doğru dürüst yazamayan öğretmen tartışılsa ne olur tartışılmasa ne olur. Çünkü ortaya çözüm konulmuyor bu tartışmalarla.

Öğretmene gelene kadar biz bütün meslek gruplarını tartışmak zorundayız. Mühendislerimiz, doktorlarımız, avukatlarımız, oto tamircimiz, aşçılarımız, temizlik işçileri, zabıta memurları, polisler, esnafımız vs. bütün bunların genel niteliği ile ilgili ne kadar çalışma yapılmış ki öğretmenin niteliğiyle ilgili çalışmalar yapılsın. Düzeltmemiz gereken öğretmen mi acaba?

Öncelikle nasıl bir insan istiyoruz, bunun ortaya konulması gerek. Siyasal iradenin, Türkiye’nin geleceğine yön verecek insan tipini belirleyerek bu insan tipinin yetişmesi için eğitim sistemini tekrar yapılandırması gerekiyor.

Bizim hatamız, eski tip insan niteliği isteyen eğitim sistemini sadece daha teknolojik ve daha dindar yapmaktır diyebiliriz. Çünkü tamamen 2,5 milyonluk kamu kadroları için eleman yetiştirme üzerine kurulmuş eğitim sistemiyle çağı yakalayacak, sadece ülkemizin değil, dünyanın sorunlarına çözüm üretecek insanlar yetiştirmeye çalışıyoruz.

Bütün bunlardan daha öte, kafa karışıklığının sonucu olarak gençleri ya kalıplara sokuyor yahut tamamen başıboş bırakıyoruz. Okullar hayat olsun derken, yüksek katlı binalarda, dört tarafı yüksek duvarlarla çevrili, çizgilerle spor alanlarının belirlendiği okul tipleri ile gençleri hayattan kopararak eğitmeye çalışıyoruz. Yani neresinden tutarsak elimizde kalacak eğitim meseleleri konusunda öğretmene gelene kadar o kadar çok düzeltilmesi gereken şeyler var ki bunları saya saya bitirmek ciltler dolusu kitaplar gerektirir…

Sistem üzerinde yapılacak her olumlu değişikliğe en önce öğretmen uyum sağlayacaktır. İnsanlara güven ve itimat edilmesi gerekiyor. Öğretmenlerin çok büyük çoğunluğu mesleklerinin gerektiği özveri ve başarıyı fazlasıyla gösteriyor. Eğik yazı sistemine geçildiğinde, buna en önce ayak uyduranın öğretmenler olduğunu, çocuklardan önce on binlerce öğretmenin aylarca eğik yazı çalışması içerisine kendiliğinden girdiklerini ve bu işi başardıklarını unutmayalım.

Mahir KILIÇOĞLU

mahirkilicoglu@hotmail.com

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #