MAHİR KILIÇOĞLU mahirkilicoglu@hotmail.com

CENDEREDEKİ ÖĞRETMENLER

14 Mayıs 2017 Pazar 00:09

Lise mezunları ilkokullara öğretmen olarak görevlendirilip, yıllarca öğretmenlik yaptıklarında kimse öğretmenlerin niteliğini tartışmıyordu. Öğretmen ihtiyacının ayyuka çıktığı yıllarda birkaç aylık kurslarla branş öğretmenleri atandığında da ciddi nitelik sorunu olmasına rağmen kimse öğretmenlerin niteliklerini tartışmıyordu. 

Herhangi bir fakülteden mezun olmuş kişilerin öğretmen olarak atandığı yıllarda ortaya çıkan sorunları da kimse tartışmıyor, özellikle de öğretmenlerin niteliği hiç gündeme gelmiyordu. Bugün en az dört yıllık üniversite mezunu ve alanlarından lisans eğitimi almış kişilerin en iyilerinin öğretmen olduklarını, olabildiklerini görebiliyoruz. Ama nedense sürekli olarak öğretmenlerin niteliğiyle ilgili herkesin ağzında sakız olmuş bir tartışma yürüyüp gidiyor. 

Öğretmenlerin niteliği konusunda süregelen tartışmalar öğretmen olmayan insanları da etkiliyor. Eğitim konusundan hiçbir tahsilatı olmayan hatta ilkokul mezunu insanlar öğretmenlere mesleklerini öğretmeye kalkıyor. Durup dururken öğretmenleri yaptıkları veya yapmadıkları yüzünden acımasızca yargılıyorlar.

Bana bir meslektaşım, velilerin ödevler konusunda baskısından söz etti. Bunu diğerleri de onayladılar. Evde çocukların ödev yapmadığını, çocuklara ödev verilmediğinden şikâyet ediyorlar veliler. Ben bizzat kendimde çocuğuma ödev verilmiyor mu acaba diye öğretmenine gittim ancak mesele öğretmenin ödev vermesi ya da vermemesi değil. Çünkü başka veliler de öğretmeni çok ödev veriyor diye yargılıyorlar. Gecenin geç saatlerine kadar verilen ödevi bitirmek için masa başından çocukla birlikte ödev yapan çok veli gördüm. Beni arıyorlar ne yapalım diye.

Bunlar asıl mesele değil, mesele öğretmenin sorgulanması. Çünkü o işi başka herkesten daha iyi bilen ve bilmesi gereken kişi öğretmenin bizzat kendisidir. Öğretmenin niteliğinin sorgulanıyor olmasının nedeni belki de buna öğretmenin fırsat vermesidir. Çünkü aynı durum benim başıma geldiğinde ki ben hiç ödev vermezdim öğrencilerime; çocuğunuz okulda her şeyi dört dörtlük yapıyor, ekstradan verdiğim alıştırma ve soruları da okulda tamamlıyor, illa ödev istiyorsanız ödev olarak oyun oynasın diyordum.

Matematik dersinden çocuğum 5. sınıfta sorunlar yaşamaya başladı. Çünkü ilkokuldan tamamen farklı bir öğretim ve ders işleme yöntemiyle ders işleyen öğretmenimiz vardı. Gidip kendileriyle konuştum ama sonra bundan utandım. Çünkü öğretmene akıl verme gibi bir yanlışa düştüm. Elbette meslektaşlar olarak okullarda öğretmenler birbirlerini tamamlamalı, elbette öğretmen kendini geliştirmeli ama öncelikle öğretmene saygıyı öğrenmeliyiz tekrar. Bu olmazsa öğretmenin ne kadar yüksek niteliği olursa olsun başarıyı yakalamamız oldukça zor olur.

Bu yıl, İstanbul’un Fethi’nin 564’üncü yıldönümü kutlanıyor. Fatih’in hocalarından biriyle ilgili meşhur bir hikâyesi var. Hep anlatılır, babası sultan diye Şehzade Mehmet hocaları dinlemez yaramazlık yaparmış. Bu durum, Sultan II. Murat’ın telkini ile hocanın bizzat Sultan’a tokat atıp azarlamasına kadar devam eder. 

İşte öncelikle öğretmene güven ve saygıyı tekrar kazanmak gerek. Türkiye’deki öğretmenlerin en az % 80’i son derece yeterli ve başarılıdır. Her mesleğin olumsuz örnekleri vardır ancak bunlar kesinlikle genelleştirilemez. Diğer % 20’lik dilimin,  ¾’ü en az ortalama düzeyde ve ¼’ten azı yani her okula bir öğretmen bile düşmüyor, mesleğinde yetersizdir diyebiliriz. 

Sistemin doğurduğu, yanlış uygulamaların yol açtığı sorunların vebali öğretmene yüklenemez. Öğretmenin motivasyonunu bozan etkenler çok fazla. Mesela asılsız ihbarlarla veya yerinde yapılmayan denetlemelerle Milli Eğitim Bakanlığı’nın Alo 147 hattı en çok öğretmenleri mağdur ediyor.

Bunun yanında sınav sisteminin getirdiği algı, eğitimi bir üst eğitim kurumuna hazırlama cenderesine sokmuş durumda. Bu yüzden öğretmenler iki arada bir derede kalmışlar. Öğrencileri eğitsinler mi yoksa bir üst eğitim kurumuna yani sınavlara mı hazırlasınlar? Bu sorun çok ciddi bir sorun. Bu sorun ayrı bir yazının konusu ancak eğitim sistemi içinde derslerin yoğunluğu ve sınavların oluşturduğu baskı içinde gerçekten eğitim alması gereken kesim, çocuklarımız maalesef eğitim alamadan okullardan mezun oluyorlar.

Mahir KILIÇOĞLU

mahirkilicoglu@hotmail.com

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #