İbrahim Ufuk Kaynak, sosyal medyada yaptığı uzun sokak konuşmasıyla milyonların beğenisini kazandı. Bu nedenle sık sık televizyon programlarına çağrıldı. Söyledikleri nedeniyle ekran başındakilerden çok programa katılan diğer kişilerin bile soluksuz dinlediğini gördük.
Onun tespitleri gerçekten oldukça sıra dışı. İktidar partisiyle ilgili söylediği söz ise en çok beğenilen sözlerden biri oldu:
“İktidar partisinde bir adanmışlar var, bir de dadanmışlar var. Dadanmışlar kendi ülkesine zarar vermek pahasına devam ediyorlar. Adanmışlar kurtarabildiklerini kurtarmak için gecesini gündüzlerine katarak uykusuz kalmak pahasına çalışıyorlar”
Bizler ülkesi için kimler çalışıyor, kimler kendi menfaati için çalışıyor, muhatap olduğumuz her kamu memurunda görebiliyoruz. Öte yandan siyaset yapanların, üst düzey görevlerde bulunanların kendimize yakın olanlarının neler yaptıklarını da yakından görme ve gözlemleme imkanına sahibiz.
Genel olarak gözlenen ve görülen şey iktidarın gücünü arkasına aldığını iddia eden bazı kişilerin, insan harcama konusundaki pervasızlığıdır. Kimin cebini nasıl doldurduğunu, kamu kaynaklarını nasıl cebine aktardığını iyi bir inceleme yapmadan tespit etmek mümkün değil ama insanların nasıl harcandığını görmek için fazla bir şeye gerek yok.
Her gün çevremde, yakın-uzak yerlerde, tanıdıklarda, haksızlığın ve hukuksuzluğun ciddi kurbanı insanlarla karşılaşıyorum. Bir şehirde iki öğrencinin okul dışında kavgası sonucunda gerçekleşen cinayet nedeniyle okul müdürü, okulun iki rehber öğretmeni görevlerinden uzaklaştırılıyor. Okul müdürü idarecilikten menediliyor, öğretmenliğe dönüyor, iki rehber öğretmense başka okula sürülüyor.
Soruşturma sürecinde o gün bahçede bulunan ve olayı görmesi gereken öğretmen, görev yerinde olmadığı halde, ünlü birinin yakını olduğu için soruşturmaya dahil edilmiyor. Üstelik, rehber öğretmenler, cinayet işleyen çocukla ilgili (sosyal hizmetlere müracaat da dahil) yapmaları gereken her şeyi yaptıkları halde, sanki bu durumda çocuğu durdurmanın bir başka yolu varmış gibi, sanki cinayette ihmalleri varmış gibi, ceza verilip başka okula gönderiliyor. Okul müdürünün başına gelenler ise daha da kötü. Çünkü sorumluluğu çok, yetkisi az olan okul müdürlerinin gelişen olaylar karşısından kendilerini savunmalarının hiçbir anlamı yok, çünkü her şeyi dört dörtlük yapmış olsalar bile ceza vermeye niyetlenmiş kişilerin mevzuata uygun hatta mevzuatın gereği olan konuları bile çarpıtıp, olmadık cezalarla insanları mağdur edebiliyorlar.
Bir tanıdığım, hakkında hapis verilen, hatta yıllarca hapis yatan kamu memurlarının, yargılama usullerine dikkat edilmeden yargılanıp cezalandırıldığını söylemişti. Bu nedenle 4 yıl hapis yatıp sonra beraat eden bir okul müdürünü örnek vermişti.
Kendisine taciz iddiasıyla meslekten men cezası verilmek istenen bir başka öğretmen, bakanlığın açtığı soruşturmada suçsuz bulunurken, yargı, taciz suçunu tecavüz suçu gibi gösterip öğretmene 10 yıl hapis vermişti. Üstelik ortada bir kişinin ifadesinden başka hiçbir delil, dayanak, vs. yok. Dikkatli bir soruşturma yürüten bakanlığın öğretmeni görevine iade etmesi bile vicdanlar rahatlatmıyor.
İnsanları soruşturan bazı müfettişlerin sahibinin sesi gibi davrandığını da görüyor, duyuyoruz. Bunun yanında adaletten yana tavır ortaya koydu diye sıkıntılar çeken müfettişleri de görüyoruz. Kendisine muhakkiklik görevi verilen bir okul müdürüne gelen talimat, soruşturulan kişiyi harcama yönünde. Bu talimatı yerine getirmediği ve adaleti gözettiği için o okul müdürü yıllarca ne sıkıntılar yaşadı şahidiz.
Bazı müfettişlerin, kendilerine verilen talimatı yerine getirdiğini görmek, bazı hakimlerin adaleti gözetmediğini görmek toplumu derinden yaralamaktadır.
Son yıllarda, özellikle soruşturma yoluyla, yargı yoluyla kamu personelinin şamar oğlanına döndürülmüş olması, her yaptıklarının soruşturmalık olması, çalışanları canından bezdirir hale getirmiştir.
Kamuda görevini yapmayan, görevini ihmal eden, vatandaşı mağdur eden personeli kimse sevmez, mesai arkadaşı hele hiç sevmez. Böyle kişilerin eskisi gibi kamuda kalmadığını, artık pek kimseyi görmediğimizi söyleyebiliriz. Ancak görevini öyle veya böyle yerine getiren personelin çoğu zaman haksız ve hukuksuz şekilde cezalandırılması, adalet duygusunu zedelediği gibi, siyasal idareye güveni de zedelemektedir.
FETÖ’nün YARSAV’ı ele geçirmesi örneğinde gördüğümüz gibi bir takım suç veya menfaat yapılanmaları devlet içinde, STK’larda kritik noktaları ele geçirerek kendilerine menfaat devşiriyorlar. İbrahim Ufuk Kaynak’ın dadanmışlar dediği bu kesimin devleti ve diğer kurumları nasıl yıprattıklarını, ülkeye nasıl zarar verdiklerini bizler görüyoruz. En çok da hukukun yıpratılması, adalet terazisinin şaşması, hakikate ulaşması gerekenlerin talimatla iş görmesi vatandaşı derin umutsuzluğa sevk ediyor.
Sonuçta dadanmışların hukuku ile insan harcamaya dönüşen bazı teftiş ve yargılamalar nedeniyle mağdur olan insanlar memnuniyetsizler kervanına katılmaya itiliyor. Kamuda ötekini yemeye, ötekinin ayağını kaydırmaya da dönüşmüş bu dejeneratif yapılanmaların bir an önce ortaya çıkarılması ve tasfiye edilmesi gerekir. Bu, çalışma barışının sağlanması için de elzem bir husustur.