Eğitim ve kültürün evrenselliği konusunda bazı kesimler ısrarla ve inatla bir takım söylemleri dile getirirler. Onlara sorsak, bu evrensel kültürde, söz gelimi düğünler nasıl yapılar, kınalar nasıl yapılır? Ya da bu evrensel eğitimin dili nedir? Bu sorulara verilecek cevap, evrensel eğitimin ve evrensel kültürün koca bir emperyalist propagandadan başka bir şey olmadığı görülecektir.
Eğitim evrensel değildir. Eğitim her ülkede, o ülkenin toplumsal yapısını içinde barındırır. Bir tek sömürgelerde evrensel yalanıyla sömüren ülkenin dilinde eğitim uygulaması yapılır. Eğitimin genel amaçları, eğitimin özel amaçları vardır. Bunlar ülke ülke değişir. Salt bilim öğretilen okullarda bile bizzat bilimin kendisi bile evrensel değildir. Bilim kendi kültürünü, daha doğrusu onu üretenin kültürünü, o bilimi alanlara dayatır. Bu nedenle batının kültürel öğeleri evrensel kültür ve bilim yalanlarıyla dünyanın geri kalanına empoze edilmiş, kültürel çeşitlilik, kültürel zenginlik dediğimiz şeyler batı kültürünün tehdidiyle yok olmanın eşiğine gelmiştir.
Bugün BM tarafından bazı diller ve kültürler koruma altına alındıysa bu, batı kültürünün yayılmacı, dayatmacı özelliğinden kaynaklanıyor. Batı bunu en çok eğitim yoluyla yapıyor. Bu nedenle eğitim evrenselliği dediğimiz şey koca bir aldatmacadır.
Eğitimin evrensel olmadığının en açık göstergelerinden biri de, egemen ülkelerin eğitim programlarında, o ülkenin dili, dini, kültürü ile renkli ve canlı bir şekilde işleniyor olması. İngilizce dil öğreten temel dil kitaplarında bile İngiliz ve Amerikan kültürü bombardımanından başka bir şey görmezsiniz. Dolayısıyla evrensel eğitim dediğimiz şeyin Batı’nın kendi kültürünü dayatmasından başka bir şey olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Batı’nın ortak bir dini olsa da onların farklı coğrafyalarda, farklı dillerde yaşayan toplumların birbirinden ayrılmasını sağlayan ciddi ayrımlar oluşmasına neden oluyor. Seküler toplumlar arasında bile eğitim konusunda kültürel, yerel, amaç vb açısından ciddi farklar oluşmaktadır denilse yanlış olmaz. Bir Alman’a, bir Fransız’la aynı eğitim verilmez mesela… Ancak Fransız’ın sömürgelerinde Fransızca, İngiliz sömürgelerinde İngilizce, çağdaş eğitim, evrensel eğitim adıyla bilinen sömürgeci eğitim programları uygulanır.
Evrensel eğitim diye bir şey olmadığına göre (tıpkı evrensel kültür gibi), ülkemizde uygulanan eğitimin milliliğini tartışabiliriz. Burada, birkaç soru sorarak bu konunun cevabını rahatlıkla herkes kendi kendine verebilir. Bu sorular:
- Batı’da Noel, Cadılar Bayramı gibi yerel ve bölgesel öğeler her türlü ders kitabına, eğitimin içine girmiştir. Bunun yanında, Türkiye’de Ramazan, oruç, Kurban ve Ramazan Bayramları, düğünlerimiz, cenazelerimiz, hangi yönüyle eğitimde yer alıyor ve ne kadar alıyor?
- Türkçe kitaplarında, sosyal bilgiler kitaplarında, basitleştirilmiş bir iki başlık haricinde Türk kültürünün öğeleri, yeterince ders kitaplarda yer alıyor mu?
- Kültürün parçası olan görseller, kıyafetler, dini değerlerle ilgili unsurlar, ulusal sanatçılar, yerel örnekler matematik programından, resim dersi programına kadar yeterince giriyor mu?
Bu soruları cevapları herkesin kafasında üç aşağı, beş yukarı şekillenir. Kültürel ve yerel unsurlar, dini bayramlar, eğlencelerimiz, cenazelerimiz okul kitaplarında yeterince yer bulamıyor. Bizler, kendi elimizle, ilericilik böyle olur zannıyla, eğitim dilini İngilizce yaptığımız Anadolu liselerini en iyi okullar olarak insanlarımıza gösterdik. Sanki başka bir yolu yokmuş gibi, öğrencilere ana dilinden daha fazla yabancı dil dersi vererek dil edinimini herkese kazandırabileceğimizi düşünecek kadar eğitimden uzak ve yabancıyız. Bütün gündem bitti, biz her şeyi çözdük, bir tek dil meselesini çözemedik.
Eğitimin evrenselliği diye bir şey yoktur. Eğitim sömürgeler hariç, egemen her ülkeden yerli ve millidir. Biz kendi eğitimimizi milli yapmadıkça daha çok arayışlar içine gireriz. Eğitimin felsefi temellerini oturtmadan yapacağımız her hamle, her iyi şey, eski hastalıkların tekrarlanmasını doğuracaktır.
Mahir KILIÇOĞLU
mahirkilicoglu@hotmail.com