“Batı dünyası, tıptan sosyolojiye kadar pek çok alanda ilhamını bizim köklerimizden almıştır. Buna karşılık biz, kendi köklerimizi tamamen unutarak veya dışlayarak, onun türevlerini esas kabul etmek suretiyle, iki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Bir başka ifadeyle fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz. Hâlbuki siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar.
Osmanlı’dan cumhuriyete ülkemizin bu süreçte yaşadığı tartışmaların merkezinde hep geleceğimizi nerede arayacağımız sorusu yatmıştır. Rönesans’ın ardından, fikri ve teknolojik olarak atak yapan Batı dünyasının, hak ve adalet tanımadan hızla yükselen baskın gücü, bu sorunun sağlıklı bir şekilde tartışılmasına imkân vermemiştir. Sonuçta, ülke ve millet olarak kendimizi, kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk.
‘Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek’ için çıkılan yolun, en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır.”
Okullarımızda milyonlarca öğrencimiz eğitim-öğretim görüyor, ama çoğu alanda hepimizi mutmain edecek düzeyde yetişmiş insan gücüne sahip değiliz. Genç bir nüfusa sahibiz, ama medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz. Medyamız, en modern altyapıya sahip, ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. İlimde, sanatta, kültürde hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. En haklı olduğumuz konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz.
İşte bunun için de fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim. Hiç kimsenin bu fikri iktidar arayışından rahatsız olmaması gerekiyor. Bu arayışın sona ermesi, bir ülkenin ve toplumun felaketi demektir. Tam tersine bu arayışa herkesin destek vermesini, katkı sağlamasını bekliyoruz.
Fikri iktidarı siyasi kadrolar değil, ilim, sanat ve hikmet insanları inşa eder. Siyasi kadrolar ancak onlara ihtiyaçları olan zemini sağlar. Dolayısıyla, bu konudaki sorumluluğun bir kısmı bize aitse, önemli bir kısmı da ilim ve fikir adamlarımıza aittir.”
Yukarıdaki satırlar Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İbni Haldun Üniversitesinin açılışında yaptığı konuşmadan bir parçadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği Fikri İktidar kavramı toplumun farklı kesimleri tarafından konuşmanın bağlamından uzak şekilde anlaşıldı, anlaşılıyor. Bu yanlış anlamanın temelinde meseleye ideolojik bakış yatıyor.
Fikri İktidar için Sayın Cumhurbaşkanımızın “Fikri iktidarı siyasi kadrolar değil, ilim, sanat ve hikmet insanları inşa eder.” cümlesi onun neyi kastettiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu konuşma belli bir siyasal düşüncenin iktidara gelip gelmemesiyle ilgili değil, millet olarak bundan sonra ne yapmamız gerektiğiyle ilgilidir.
İlim, sanat ve hikmet, okullarımızda eksikliğini açıkça gördüğümüz bir konular. Eğitim sisteminin belirli bir ideolojinin tek tip insan modeli yetiştirme üzerine örgütlendiğini bu satırlarda yazdık. Sadece müfredat boyutunda değil, milli eğitimin amaçları üzerinde bile yenileme gerekiyor. İnsan tasavvurumuzu ele alıp, belirleyip, buna uygun eğitim modelini hayata geçirmemiz gerektiğini bu satırlarda yazdık.
Gençlerimizin sınavlar peşinde hayatlarının en verimli çağlarını ve dönemlerini heder ettiğini defalarca yazdık. Bizler eğitimciyiz, işin eğitim boyutunu, eğitim felsefesiyle ilgili bölümlerini ele alırız. Bu nedenle halen uygulamada olan, kültürden ve değerden soyutlanmış, ülke gerçeklerinden uzak seküler eğitim sisteminin sadece genç beyinlerimizi heder etmeyip, aynı zamanda bu durumun sosyal sorunları da beslediğini söyledik.
Ülkenin sanatçıya, bilim adamına, edebiyatçıya, sporcuya devlet memurundan daha fazla ihtiyacı var. Küçükken olimpiyatlarda gördüğüm Kanada bayrağını göndere astıran sporculardı. Yıkılıp giden SSCB’nin bayrağını zihnimize kazıyanlar her yarışta dereceye giren Sovyet sporculardı. Medeniyet vizyonun varsa, olimpiyatlarda göndere ay yıldızlı bayrağı çektirecek sporculara da ihtiyacın vardır.
Millet olarak sınavlara odaklanmış, bütün enerjimizle bu sınavları aşmaya motive olmuşken kimse oturup iki satır şiir yazmayı düşünemez, üç-beş arkadaşıyla bir edebiyat yayını çıkarmayı akledemez.
Sınavlarda derece yapanları değil, önce değer üretenleri pekiştirmek gerek. Önce ilmi, sanatsal ve hikmetli değer üretenleri bulundukları yerde pekiştirmek gerek. Fikir değer görmezse fikri iktidar gerçekleşmez.