Toplum varsa mühendisi de olur mikseri de. Hele temeli hak batıl mücadelesinden kaynaklı didişmenin içinden gelen bir toplumsa dalgalanmalar dünden hazırdır.
Kerme tutan yaraları kaşıyanlar eksik olmaz bu toplumlarda. Yeter ki bir yara olmasın kabuğu görünen. Dün iki ağaçtı bu yara bugün iki hayvan. Dün ağaç sevgisiyle dopdolu insanlar vardı bugün hayvan sevgisiyle yatıp kalkanlar. Ne dünkü ağaç sevgileri gerçekti bunların ne de bugünkü hayvan sevgileri.
Körduyululuk da bir gerçeğimiz, sağduyululuk da.
Sağduyulu inanan insan, hayvanın Allah'ın dilsiz kulları olduğunu bilir ve inanır. Bu noktada problem yok. Asıl problem hayvan kimliğine bürünen körduyulu insanda. Hayvana eziyet edenler de asıl bunlardır.
Sözlerim, hayvan sevgisinde samimi olan güzel insanlara değil. Bu sevgiyi istismar edenleredir. O yüzden bu tür insanlara hayvanımısı insanlar diyorum. Bunlar hiçbir zaman normal bir insan gibi davranmamıştır. Fabrika ayarları çöktüğü için her şeyleri ters işler bunların. Öyle bir an gelir ki evlerine almadıkları ana babalarının yerine onlarca hayvan tıkarlar içeri. Rabbim esfeli safilin der bunlara; yani hayvandan da aşağı.
Kimileri çocuk yapmaz mesela hayvan peşinden koştukları için. Hayvan sevgisinden taşkınlık yaşayan bu tiplemeler ne yazık ki insanlardan nefret ederler.
Yanıbaşımızda, Gazze'de hala çoğu çucuk olmak üzere ölen binlerce insana vicdanı sızlamayan bu hayvanımsı insanlar sevgi ve nefrette kaçırdıkları ölçüler nispetinde sokak köpeği tarafından parçalanmış çocukları görmezden gelirler de köpeğe laf edene etmediğini bırakmayacak kadar alçalarak köpeğe için için yanarlar.
Sevgide ölçüyü kaçıran bu insanların yaklaşım tarzı merkeze alınarak hayvan sorunu çözülemez.
Rabbim hayvanı yaratışı itibariyle harici hiçbir unsura ihtitaç duymayacak şekilde donatarak varetmiştir. Biz insanoğlu yokken onlar vardı bu dünyada. Gayet de mutlu ve mesrur yaşıyorlardı. Sevki ilahi gereğince tutundukları hayatlarını bazısı inlerde, bazısı ağaç üstünde ve dağdaki yuvalarda, bazısı peteklerde, bazısı sularda ve bazısı da kozalalarda yaşarken sorun teşkil etmeyen hayat akışları, ne hikmetse hayvana benzeyenlerce sorun haline getirildi.
İnsana düşen hayvana zulmetmemesidir. Bu Allah'ın bir emridir. Zulmedilmemeleri onların zararından korunmamak anlamı gelmemelidir.
İnançsızlık girdabına bulaşanların hayatlarının her aşamasındaki fıtri kanunu hiçe saymak ve onu bozmaları sebebiyle sekteye uğrattıkları sistem, hayvana yaklaşımlarını da olumsuz etkilemiş durumda.
Bu tutum ve davranışlar bir akıl tutulması ve ruhi hastalıktan başka bir şey değildir. Hasta ruhlu insanların istekleri de kararları da hükümsüzdür.
Yasalar bu hasta ruhlulara göre tanzim edilemez.
Bu manada hayvanların hiçbir sorunu yoktur. Sorun, hayvanlar üzerinden toplumu germeye çalışanlardan kaynaklanmaktadır.
Hayvanlara tapınmayla sonuçlanacak kadar çığırından çıkmış bir hayvan sevgisi, sağlıklı bir sevgi ve yaklaşım değildir.
İnancımızda, kainattaki her şeyin biz insan oğlunun faydalanması için yaratıldığı ilkesi vardır. Rabbimiz bunu, kendisine halife olarak yarattığı biz kullarına bir ikramı olarak vermiştir.
Hayvanların etinden, sütünden ve yününden istifade ettiğimiz gibi onları zıraat ve taşımacılıkta da kullanır durumdayız. Denizdekiler balık olarak yiyecek ihtitacımızı giderdikleri gibi karadakiler de bal sunarlar biz insanoğluna tüm sa'y ve gayretleriyle. Sonuçta hayvandan böceğe her varlığın bir faydası vardır biz insanoğluna.
Zarar vermemeleri de bir faydadır mesela. Yılanı öldürürüz bu sebeple zarar vermesin diye. Akrebi de. Kurt ve çakal doğaları itibariyle yırtıcı hayvanlardır, saldırınca elbette koruruz kendimizi ve gerekirse öldürürüz onları. Fıtrat bunu gerektirir.
Vahşi hayvanla direkt temasımız olmadığı için fazla gündemimizi teşkil etmese de evcil hayvanlarda durum bizim için daha farklıdır.
Bu evcillere karşı biz insanların yapacağı ilk şey onları maksadına uygun bir şekilde kullanmaktır. Hayvan hakkına dair her şeyi bu kullanma biçimi belirler.
Örneğin yük hayvanı olarak kullandığımız eşek, katır ve at cinsi hayvana gücünün üstünde bir ağırlığı taşıtmak eziyettir onlara. Asıl mesele onları yormamaktır. Aç ve susuz bırakmamaktır. Onları işte kullanırken darp etmemektir. Bunun kurallarını dinimiz ayan beyan açıklamıştır.
Kediyi evde beslemek iyi karşılanırken köpeğe biçilen rol de bekçilik yapmasıdır. Yazı-yabanda hayvan sürüsüne bekçiliği öngörürken, hanelerde de ihtiyaç nipetinde eve almamak suretiyle onlara evin dışında kulübeler yaparak barınmasını sağlarız. İhtiyaç duyulmadığı taktirde de köpeğin evlere alınması abes görülmüştür. Kullanımlarına ihtiyaç duyulduğu taktirde de onları aç ve susuz bırakmak dinen yasak olduğu gibi eziyet vermek de menedilmiştir.
Et, süt ve yününden istifade ettiğimiz hayvanları aç bırakmak zaten düşünülemez. Çünkü onların açlığı bir yerde bizim zararımız manasına geleceğinden hiç kimse bu konuda riski göze alamaz. Diğer taraftan işkence asla yapılamaz.
Özellikle de hayvanımsı hayvanseverlerin kurban bayramında dini vecibe niyetine kesilen hayvanları konu edinerek bu hususta müslümanları karalamaları da zaten anlaşılır gibi değil. Garip olanı da lüks restorantlarda yedikleri etlerin sanki hayvanların kesilmesinden değil de başka yollardan gelmiş gibi davranmalarıdır. Yılbaşında eğlenmek adına kestikkeri hindikeri de saymıyoruz bile...
Bizim tarihimiz hayvan sevgisinin destanımsı olgularıyla doludur. Hayvan hastaneleri, barınakları, yuvaları, yerleşim birimleri dışına bıraktığımız yiyecekler vs. gibi sergilediğimiz birçok güzel davranış bu destanların konusu olmuştur.
İnsanların hunharca doğrandığı bir dünyaya sessiz kalanların hayvan sevgileri de sahtedir. Ağaç sevgileri gibi. Bunları Gezi Olaylarında ağaç kıyımına karşıymış gibi çıkışlarının maskesini 'sen meseleyi ağaç mı zannettin' haykırışının düşürmesi asıl niyetlerini nasıl ele verdiyse, hayvanseverlik adına iki köpekle bir kediyi kim bilir hangi kötü niyetine maske yaptılar?
Din adına tavukları diri diri ve taşlara çarpa çarpa öldüren Yahudileri görmeyenler, Çin'de diri diri yakılan köpeklerin varlığından rahatsız olmayanlar lütfen bana hayvan sevgisinden dem vurmasınlar.
İçimizdeki hasta ruhlu bu tür maskeli insanların yeri içimizde yaşamaları değil akıl hastanesidir; kötü niyetlilerinse kodeslerdir.
Mustafa Salim
25 Mayıs 2024, Ankara