Yaşasın İMECE, batsın IMF...
Çatlasın Sodom ve Gomore...
Patlasın ABD ve Avrupa...
İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi cezalandırma Allahım.
Kendi halimize bırakılsak kendimize nasıl da yetiyoruz, görün. Dahası dünyaya da yetiyoruz, bilin.
Uyanan bu milleti sahipsiz bırakma Allahım.
Ey pusuda bekleyen içimizdeki hainler! Siz istemezseniz de Rabbim nurunu tamamlayacaktır.
İster batının kölesi, ister batının kendisi olun, miadınız doldu artık. Maskeleriniz düştü. İçimizdeki sizin, bizdeki kamburunuz tüm çıplaklığıyla ortada. Kargalığınıza leşler, yine kendiniz olacaksınız. Sathi haremime tasallut olan hınzırlığınızla elbet gebereceksiniz. Ama bugün, ama yarın; elbet yakındır o, dünyanın hasretine yandığı günümüz.
Çünkü ilahi işler böyle işler. Saltanat el değiştirir daima; bazen küffarın eline geçer bazen de müminin. Bu da imtihandır müslüman için. Hak edince lütuf olur iktidar sağanak yagmur gibi; kimi zaman da bizar olur küffarın elinden yapıp ettiklerinden ötürü. Biz ehli iman için nimetin şükrü gibi musibette de sabır vardır. Öteler ötesine inanmanın kazanımlarıdır bunlar. Yaşasak da devam eder ölsek de.
Peki ehl-i küfur böyle mi?
Ne gezer...
Derdi büyüktür kafirin. Çünkü hayatı dünyayla sınırlı. Hırsı rahat bırakmaz kendisini. Yaşlanıp fanileşmeden tuli emeli uğruna meşru ya da gayrımeşru ne kadar yol ve yöntem varsa sadece kendisini düşünerek kullanmaktan bir an olsun geri durmayarak her daim mücadele eder. Yine de iç huzuru yakalayamaz. Mutsuzdur. Tatminsizdir. Kalplerin ancak Allah'ı zikirle mutmain olduğu gerçeğinden uzak kaldıkları için dünyayı yutsalar dahi doyumsuzdurlar. Gerçek yüzleri daima gizlidir; o yüzden iki yüzlüdürler. Dünyayı kan gölüne çevirseler dahi içlerindeki kin ve nefretleri asla bitmez. Anlayacağımız insanı insan yapan değerler yoksunudurlar. Esfeli safilin diye tabir olunur kutsal metinlerde.
İşte dünya sahnesi bu iki ruh halinin çatışma alanıdır. İyi ile kötünün didişme mekanıdır.
Bugün geldiğimiz noktadan geriye dönüp baktığımızda iyilerin manen güçlü, kötülerin de tamamen çürümüş olduklarını alenen görebiliyoruz.
Ayrışma durumundayız. Saflar netleştiğinde iyilerin hükmüne girecek dünyanın artık hazır olduğunu hissediyoruz.
Korona ile başlayan kasırgada kimlerin ayakta kaldığı ve kimlerin de savrulduğu ortada.
Kötüler yeni bir dünya düzeni peşinde koşmaya dursun, hesabı tüm hesapların da üstünde olan Rabbimin hesabı ağır basacaktır.
Bizi IMF'ye zorlayan odaklar kötülerin içimizdeki beslemeleridir. IMF kancasını bir takmaya dursunlar, mazlumun ahının tuttuğu "dünya beşten büyüktür" nidasına bu sefer biz iyilere çekilecek "One munit" sillesini yemekle kalmayacağımız gibi şaha kalkmış atımızın ayaklarını da kesreler.
Dünyanın kötüleriyle başetmek zor değil içimizdeki kötüler olmazsa...Bu kötüler bugün, kötülüklerini eşcinsel diye insanlığın en aşağılık seviyenin çukurlaşmış ruh hali biçimiyle ortaya koyuyorlarsa nasıl bir tehlikeyle karşi karşıya olduğumuz daha da net anlaşılacaktır; bir de bunların arkasında bizden başka kimlere hizmet ettikleri artık bilinen siyasi partiler, odalar ve barolar gibi teşekküllerin, insan aklıyla oynarcasına hak ve özgürlükler adına zıvanadan çıkarcasına durması, çileden çıkmamıza yetti de artti bile. Çünkü tehlike, ne denli büyükse, bir o kadar sinsice ve şeytancadır.
Bu kötüler bizi yıllarca batıya mahkum ettiler. İyilerimizi hep devre dışı bıraktılar. Dinimizle uğraştılar, ahlakımızı çökerttiler, kültürümüzü yozlaştırdılar; ekonomiye, siyasete, egitime, sanata vb. ne kadar güç kaynağımız varsa hepsinin içine sızarak gelişmemizi önlediler. Adeta kurd olup yapımızı kemirdiler.
Yakın tarihimizden bugüne bu uğurda mücadele eden nice yiğitler, tek tek engellendi. Adnan Menderesler, Turgut Özallar, Adnan Kahveciler, Eşref Bitlisler, Muhsin Yazıcıoğlu ve Mahmut Es'ad Coşanlar...Ve daha niceleri.
Bugün Recep Tayip Erdoğandan rahatsız olanlar, II.Abdülhamid Han hazretlerinden rahatsız olanların ta kendileri.
İman iklimini değil sadece coğrafyamızda, tüm dünyada yaşatma ahdinde olan atalarımızın üç hilal mefkuresi semalarımizda yeniden dalgalanınca yaşadığımız acıların sebepsiz olmadığı aşikardı. Çünkü doğumlar hep sancılı olur.
Artık bunlara fırsat vermeyeceğiz. Yaldızlı sözlerine kanmayacağız.
Bize bizden başka bir dostumuzun olmadığını imanımızdan aldığımız güçle, "komşusu aç iken tok yatanın" zemmedildiği bir dinin mensubu olarak uhuvvet çarkına bıraktığımız buğdayların unundan sofralarımızı süsleyen ekmeklerin nefis kokusu dünyayı sardığında, rezzak olanın ancak Allah olduğu hakikati, hükumran olan zalimleri dehşete düşürmeye yetmiştir.
Hak ve batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir.
Ne mutlu Hak Yolunda olanlara...
Rabbim, hakkı hak olarak gösterip ona uymayı, batılı da batıl olarak gösterip ondan içtinap etmeyi bize nasip eylesin.