Kıbrıs'ta bir okulda 12 yıl önce gördüğüm kura sistemini bizimkiler yeni uygulamaya koyuyor. Üstelik onların kura sistemi çok daha işlevseldi.
Birinci sınıfa başlayacak çocuğuma iyi bir öğretmen arıyordum. Kıbrıslı öğretmen arkadaşlarıma bana öğretmen tavsiyesinde bulunmalarını istedim. Farklı farklı isimler verildi ama tavsiyede bulunanlar aynı şeyi ekledi “genelde hepsi aynı, hepsi iyi” dediler.
Okula kayıt için gittiğimde öğretmen tercihinde bulunmak istiyorum dedim. Okuldakiler tanıdık, iyi meslektaşlardı. Beraber çalışmış, onlara çeşitli konularda yardımcı da olmuştum. Buna rağmen, öğretmen seçemezsiniz dediler. Israrlarıma rağmen kesinlikle taviz vermediler. Halbuki bu kura sistemini kendi aralarında aldıkları karara göre yapıyorlardı. Yönetmelik falan yoktu yani.
Her öğretmenin, ön kaydı olan öğrencilerden 4 öğrenci seçtiğini onun haricinde öğrencilerin sınıflara kura ile dağıtıldığını söylediler. O zaman bir arkadaş kendi sınıfına alsın dedim. O da doldu dediler. Yani kaçar yok, çocuğum kuraya katılacaktı.
Kurada yeni atanmış öğretmen çıktı bize. Mecbur çocuğumuzu gönderdik o okula. Okulu biliyordum, daha önce dediğim gibi çeşitli vesilelerle beraber çalışmıştım. Sonraki yılda o okulda derse de girdim. Dolayısıyla okulu çok iyi gözlemleme olanağım oldu. Okul, velilerin kayıt baskısını böyle savınca doğal olarak işlerine daha fazla odaklanmıştı.
Benim çocuğumun öğretmeni yeni mezun ve tecrübesiz olduğu halde çok profesyonel iş çıkarmış, bize bile rehberlik etmişti. Bir keresinde çocuğumun ödevlerine yardım ederken hatalarını düzeltmememizi söyledi. Nedenini sordum, çünkü çocuk, nerede neyi yanlış öğrenmiş bunu görüyor, düzeltme imkânı buluyoruz demişti. O okulun tüm sınıflarında aynı eğitim veriliyor, öğretmen farklılıkları eğitimin aksamasına değil, daha verimli hale gelmesine neden oluyordu. Ciddi, eğlenceli, dolu dolu iki yılını o öğretmenimizle o okulda geçiren çocuğumun bugünkü başarılarına o gün atılan tohumlar neden oldu diyebilirim.
Kıbrıs’ta veliye tercih hakkı vermeyen sistem, öğretmene 4 öğrenci seçme hakkı veriyordu, onlar kuraya girmeden sınıflara atanıyor, diğerleri kurayla sınıflara yerleşiyordu. Bu durum öğretmeni güçlendiren, öğretmeni sorumlu hale getiren sonucu doğruyordu. Herkesin, herkesi tanıdığı Kıbrıs'ta, bakan çocuğu da olsan, vekil çocuğu da olsan sistem böyleydi. Bizde okulun iradesini, öğretmenin iradesini yok edecek her şey yapılıyor. Kurayla sınıfları düzenlemede onlardan biri.
Elbette Türkiye’de de binlerce okulda on binlerce sınıf öğretmeni mükemmel sonuçlar elde ediyordur. Bizim burada tartışacağımız konu öğretmenin niteliği değil, getirilen kura sistemidir.
Kura sistemi kuşkusuz okul yönetimlerini çok rahatlatacaktır ancak yukarıda belirttiğimiz gibi bu sistem öğretmenin ve okul idaresinin iradesini yok etmemeli onların güçlendiği sınırlı yetkiler de verilmelidir. Çünkü ülkemizde çocuk ve veli okulda daha güçlü, daha çok hakka sahip. Halbuki öğretmenin misyonu, eğitim-öğretim sürecinin verimli ve etkili olması için her halükârda güçlendirilmeyi gerektiriyor (Fatih Sultan Mehmet’in çocukken hocasıyla yaşadığı süreci herkes hatırlayacaktır). Dolayısıyla öğretmenin misyonunu güçlendirmeyen her düzenleme tartışmalı sonuçlar doğuracaktır.
Öte yandan merkezden yapılan bu düzenleme kuşkusuz yanlış sonuçlar da doğuracaktır. Bu sistem tüm iyi nitelikli öğrencilerin bir sınıfta, tüm düşük nitelikli öğrencilerin başka sınıfta toplanması ihtimalini de bünyesinde taşımaktadır. Öte yandan özel eğitim hizmetleri yönetmeliğinin yaptığı düzenlemeye de bu haliyle imkân vermeyecektir. Özel eğitime muhtaç çocuklar ilgili yönetmeliğe göre sınıflara en fazla ikişerli olarak dağıtılmalıdır. Yönetmelik gereği tanılanmış çocukların sınıflara dağıtılması kura sistemi tarafından düzenlense bile bu sistemin katı kuralları nedeniyle bazı sınıflarda yine negatif yönde yığılmalar fazla olacaktır. Dolayısıyla öğretmeni ve idareyi güçlendirmeyen sistem başka sıkıntılara da neden olacaktır. Bizim önerimiz öğretmenlere tıpkı Kıbrıs’ta olduğu gibi sınırlı sayıda (3-5 öğrenci) öğrenci seçme hakkı verilmesidir. Okul yönetimlerine de kaynaştırma öğrencilerini sınıflara manuel olarak yerleştirme ve dağıtma görevi verilmelidir.
İstenmeyen, beğenilmeyen öğretmen sorunundan bahsedenler olacaktır kuşkusuz. Kura sonucu istenmeyen öğretmene atanan çocukların yaşayacakları herkesin kafasını meşgul eden bir soru. Bu nedenle sorunu temelden çözmek, istenmeyen öğretmen üreten bu sistemi yeniden kurmak gerekiyor.
Öte yandan okulların ve genel olarak eğitimin yönetiminin bilimsel ilkeler çerçevesinde ve nitelikli kişilerce yapılması gerekmektedir. Akademik ve kişisel nitelikleri en yüksek olan kişilerin tespit edilmediği sistemde tribüne oynayanlar en iyi öğretmen ve en iyi idareci olarak görülür. Niteliğinin açıkça düşük olduğu görülen kişilerin sistem içinden elenmesi mümkünken, genellikle ciddi sorunlar çıkana kadar görmezden gelinerek idare edilmektedir.
Sonuç olarak öğretmeni güçlendirmeyen hiçbir düzenleme uzun vadede fayda vermeyecektir. Öğretmenin güçlü ve yetkin olduğu sistemde her zaman sorunlar mevzuat düzenlemelerine bile gerek kalmadan çözülür.