MAHİR KILIÇOĞLU mahirkilicoglu@hotmail.com

LİYAKAT MESELESİ 3 - BEN NE ZAMAN MÜSTEŞAR OLACAĞIM?

18 Ağustos 2016 Perşembe 21:30

Liyakat meselesini, tecrübeli bir müfettiş abimizle uzun uzun konuşma imkanım oldu. Verdiği bir örnek var ki bütün anlatmak istediklerimi özetliyor. O örnek aşağıda..

                Ben Ne Zaman Müsteşar Olacağım?

Müfettişlerin çağrıldığı, bakanlıktan önemli birilerin katıldığı bir eğitim sırasında bir müfettiş kalkmış;

- Ben ne zaman müsteşar olacağım sayın genel müdürüm, demiş.

Genel müdür şaşırmış;

- Ben nerden bileyim hocam diye cevaplamış.

- Bilmek istiyorum, bilmem lazım diye başlamış ve bakanlıktaki çarpıklığı açıklamış.

Ben ne zaman müsteşar olacağım sorusunu bir teğmen ben ne zaman general olacağım diye sorar. Bir polis memurunun birinci derece polis müdürü olma yolları bellidir ve açıktır. Bazı kamu kurumunda yükselmenin yolları açık ve nettir. Ancak pek çok kamu kurumu için bunu söylemek zordur.

Ben ne zaman müsteşar olacağım sorusunun cevapsız kalması, kamu kurumlarında önemli makamlara hangi vasıfta insanların atanacağıyla ilgili kuralların açık olmamasından veya bu kuralların istismar ve ihmal edilmesinden kaynaklanıyor diyebiliriz.

Ortada bir kurallar silsilesi yokken, bireyler neleri yaparsa yükseleceğini bilmiyorsa, yükselme süreci birilerinin lehine olacak şekilde deliniyorsa, kamuda yükselmede referanslar bireyin ortaya koyduğu emek değil de siyasal aktörlerse kamuda liyakati tartışmak boşunadır. Çünkü liyakat, kuralları belli, uygulamaların objektif, dağılımların adil olduğu kurumlarda aranır. Bu nedenle söz gelimi bir öğretmenin neye layık olduğunu veya olmadığını konuşmanın anlamı yok.

Liyakat meselesi bir tuzaktır dedim. Çünkü liyakati ölçen bir sistemimiz yokken liyakat değerlendirmeleri subjektif olacaktır demiştik. Liyakati ölçen bir sistem getirmekle uğraşmak yerine kamuda verimliliği artıracak bir çalışma düzeni, sistemi oluşturmanın doğru olacağını belirttik. Yukardaki “ben ne zaman müsteşar olacağım” örneği bu çağrının haklılığını ortaya koyuyor.

Hafta içi Gaziantep’te görev yapan beden eğitimi öğretmeni arkadaşımla bir araya geldik. Adı Mustafa… Mustafa öğretmen çok başarılı ve özverili bir öğretmen. Öğrencilerin spor başarılarının arkasında olduğu gibi yıllarca onların berberliğini bile yapmış bir arkadaşımız. Sadece 2016 yılı içinde yaklaşık 20 öğrenciyle ulusal çapta 51 madalya ve kupa kazanmış. “Mustafa dedim, bunlardan dolayı sana bir ödül verdiler mi?” “Hayır, mülki amirler ve milli eğitim müdürleri tebrik etmeye bile çağırmadılar” dedi.

Mustafa’nın görev yaptığı ilde 2016 yılında kimlere ödül gittiğini yetkililer takip etsin. Kime neye göre verildiği belli olmayan, son derece subjektif ödül sistemiyle biz liyakati ölçemeyiz. Çünkü ödüller önemli bir başarı göstergeleri olması gerekirken, güvenilmez hale geldiler. Belirli görevlilerin iki dudağı arasındaki ödüllerin adil bir şekilde dağıtılmadığının göstergesi olan olayları defalarca yaşadım.

Günde 20 dosya bitiren memurla günde 10 dosya bitiren memur aynı maaşı alıyorsa burada bir hata vardır. Öğretmenlerin kariyer basamaklarında yükselme uygulaması konusunda neredeyse 10 yıldır bir düzenleme yapılmaması, insanların yıllarca mahkeme kapılarında bakanlıkla davacı olması ciddi bir problemdir. İnsanların basit bir ödenek konusunda bile adamını bulunca işini halletmesi devlet ciddiyetine yakışmaz.

Toplum olarak liyakati sorgulamamız, talep etmemiz çok olumlu bir gelişmedir. Ancak liyakat, doğru bir kamu personel rejimi ortaya koyduğumuzda anlam kazanır.

Herkesin şikâyetçi olduğu adına ‘sistem’ dediğimiz, o artık damarlarımızda dolaşan eskimiş, pörsümüş, geçerliliğini yitirmiş yapının değiştirilmesi konusunda da ciddi ciddi kafa yormamızın vakti geldi de geçiyor bile…

Mahir KILIÇOĞLU

mahirkilicoglu@hotmail.com

 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #