Liyakat meselesi tartışılmaya başlandığından beri herkes bir şeyler söylüyor. İnsanlar kamuya alınacak personel için torpil döndüğüne dair sürekli dedikodu yapıyorlar. Ana muhalefet lideri milyonların önünde liyakat çağrısı yapıyor.
Devlet kurumlarında torpil döndüğü ile ilgili dedikodular bu kadar ayyuka çıkması ciddi rahatsızlıkların göstergesidir. Çok yakın geçmişe kadar torpille bir yerlere gelenlerin çoğunun fetöcü çıkması gibi büyük bir felaketle karşı karşıya geldik.
Adamını bulan bürokraside önemli görevlere geliyor, bu doğru ama bugün liyakat meselesini sorguluyor ve talep ediyorsak bunda bu hükümetin kamu sistemini şeffaflaştırmasının, referans sistemiyle hep fetöcülerin önemli makamlara gelmesinin etkisindendir diyebiliriz. Liyakat önemli ancak liyakat sahibi adamı nasıl tespit edeceğiz, ölçütlerimiz ne?
Üniversite okurken sürekli düşük notlarla önümüzü kesen hoca, akademik kariyer yapmamızı engelliyor ise notlarına bakarak akademik personel alımını yapmanın ne anlamı var ki? Hele yurtdışı bursları, dil bursları, dil kursları birilerine avantadan veriliyorken, YDS sonucuna bakarak insan yerleştirmenin bir anlamı yoktur.
Birilerine avantadan ödüller dağıtılırken, hizmetiçi eğitimlerde bile birileri kollanırken, ödül ve hizmetiçi eğitime bakarak liyakat aramanın ne anlamı olabilir ki?
Yıllar önce ABD’de eğitim almış Türk gençleri, rahmetli Özal tarafından bürokraside etkin görevlere getirildi. Son derece yüksek eğitim almış, yabancı dil bilen, dış dünyayı tanıyan bu gençler çok hızlı bir şekilde en yüksek bürokratik makamlara getirildiğinde herkes onlara Özal’ın prensleri dedi. Sonra ne oldu? Bu gençlerin önemli bölümü yolsuzluklarla ve hırsızlıklarla anıldı.
Bazı özel sektör firmaları, klasik davranışçı yaklaşımın kurallarına göre oluşturduğu teşvik sistemi ile düşük vasıflı personelinden yüksek verim elde ediyor. Üniversite okumuş pek çok insan bu davranış eğitimini aldığı halde, kamu sisteminde çalışanla, tembellik yapan arasındaki farkı ortaya koyacak bir sistemi uygulayamıyoruz. Aldığı vazifeyi yapmayan devlet memurunu, hatta hizmetliyi bile cezalandıramıyoruz.
Bu liyakat meselesi öyle kolay çözülecek bir konu değildir. Bu nedenle devlet kurumları mikro anlamda da makro anlamda da kalite, nitelik ve yüksek verimlilik üzerine yeniden örgütlenmeli ve bunun yasal alt yapısı oluşturulmalı. Klasik devlet memuru anlayışı olduğu sürece liyakat meselesi hep önümüzde sorun olarak durur...
Mahir KILIÇOĞLU
mahirkilicoglu@hotmail.com