2014 yılı rakamlarına göre Türkiye’de doktora yapmış öğretmen sayısı Milli Eğitim Bakanlığının genel personel sayısının binde 1’i kadardır. Yüksek lisans yapmış olan öğretmen sayısı da % 3’tür.
Yıllardan beri öğretmenlerin nitelikleri konusunda sürekli şikayet eden yetkili-yetkisiz insanlarımız var. Ülkemizin insan profili konusunda hiç bir fikri olmayanlar, sürekli göz önünde bulunan öğretmenlerin itibarını, yanlış bilgi ve algılarla yerle bir ettiler.
Yıllar önce, lise mezunları okullarda öğretmenlik yaparken, ağzını eğe-büke bilmediğini öğrencilere çaktırmamaya çalışan öğretmenlerimiz varken, kimse kalkıp bu tür öğretmenleri sorgulamadı.
4 yıllık herhangi bir fakülte mezunlarının öğretmen yapıldığı yıllarda, sınıfa girip, ilkokul 2. sınıf çocuklarına açın kitaplarınızı okuyun demekten başka bir iş yapmayan kişiler öğretmenken ki hala büyük kısmı öğretmenlik yapıyor bunların; kimse öğretmenlerin niteliğini tartışmadı.
Alan dışından kişilerin, PDR, sınıf öğretmenliği, Özel eğitim öğretmenliği, Beden Eğitimi öğretmenliği ve diğer pek çok alana geçmesine bakanlık izin verirken, bu alanların niteliklerinin nasıl bu geçişlerden etkileneceğini hesap etmedi. Bugün kalkmışlar, PDR öğretmenlerinin, özel eğitim öğretmenlerinin, sınıf öğretmenlerinin ve beden eğitimi öğretmenlerinin vd. durumları tartışılıyorsa, bunda en büyük suç bizzat bakanlığın bürokratlarının ve ilgili siyasilerindir.
Şubat 2016’da cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Profesörler, Doçentler İmam-Hatip Liselerine Müdür olsun” çıkışını yaptılar. Türkiye’de öğretmenlere ve okul müdürlerine verilen ücretler böyleyken, yetkilerden çok sorumlulukları varken akademisyenlerin liselerde müdürlük yapmalarını istemek gerçeklerle bağdaşmıyor.
Üstelik, Milli Eğitim Bakanlığının binde 1 düzeyinde doktora yapmış öğretmeninin olması demek, doktora yapan öğretmenleri bakanlık elinden kaçırıyor demektir. Nereye kaçıyor Doktorasını yapan öğretmenler; daha iyi sosyal ve ekonomik imkanları olan üniversitelere kaçıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dileğini gerçekleştirmek için öncelikle Milli Eğitim Bakanlığının tekrar örgütlenmesi, öğretmenlerin kariyer basamaklarının açık ve net şekilde belirlenmesi, akademik öğretmen kadrolarının oluşturulması ve okulların yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Nitelikli öğretmen derdinde olan Türkiyemin doktora yapmış öğretmenleri elinde tutmayı, Bakanlık bünyesindeki okullarda ve teşkilatlarda akademik nitelikli öğretmenleri çalıştırabilmeyi becermesi gerekiyor.
Üniversitelerde akademisyenlerin maaş karşılığı ders saati 10, ek dersleri de haftalık 20 saat ve bunların ücretleri akademik duruma göre 18 liradan 27 liraya kadar değişmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığında Doçentlik ünvanıyla görev alacak bir okul müdürünün ek ders ücreti normal okullarda 12 tl civarında, özel eğitim okullarında 15 tl civarında. Bunlara en fazla 30 saat üzerinden ek ders ödenecek. Bunun maddi karşılığı da bir aylık asgari ücretin tutarı kadardır.
Kaldıki, okul müdürlerinin eğitim öğretimle ilgili işlerinden çok, okulun yapı, güvenlik, tefrişat, temizlik, personel durumu, maaşlar ve ödenekler, raporlar vb. pek çok konuda sorumlulukları var.
Öğretmenlerin başında da o kadar çok kamu baskısı var ki, her birinin kendi meslekleriyle ilgili yeterliliklerini artırma konusunda ne fırsatı var ne böyle bir düşüncesi var. Çünkü, yetkililer ve öğretmenlerden şikayet edenler de dahil nitelik artmasıyla kimsenin ilgilendiği yok. Herkesin eğitimden bir beklenti içine girdiği günümüzde, yanlış politikaların bütün sorumluluğunun öğretmenlere yüklenmekte olduğunu görüyoruz.
Yine bir öğretmenler günü daha geldi. Herkes öğretmenlerle ilgili güzel sözler söyleyecek. Eğitimin sorunlarına karşı belki birileri hamasi laflar edecek. Düşünmeden uygulamaya konular yenilikler, sınav sistemi, iş piyasasının beklentileri ve eğitim sisteminin sorunları vs. hala eskisi gibi duracak ve biz yine öğretmenleri tartışacağız.
Sevgili meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum.
Mahir KILIÇOĞLU
mahirkilicoglu@hotmail.com