MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

ORMAN YANGINLARI SÖNSE DE İÇİ ALEV ALEV YANAN MAHFİLLER HALA İÇİMİZDE 

11 Ağustos 2021 Çarşamba 21:10

Dünyanın birçok ülkesinde meydana gelen orman yangınlarına bizim de müptela olduğumuz günlerde, bir gazete köşesinde okuduğum 15 Temmuz tehlikesinin geçmediğine dair bir yazı, ister istemez ürpertmişti beni. Çünkü su uyusa da düşman uyumuyordu.

Milletçe bir kurtuluş destanını daha tarihe kazandırdığımızın gerçeği ne kadar aleni idiyse milletin iradesine böyle saldırıların bir daha olmayacağına olan inancımız da hakikati görmemenin sinsi bir gerçeği idi.

Ülke olarak bugüne kadar sahip olduğumuz kazanımlardan rahatsız olan birilerinin varlığını ve bu kazanımları bir anda gözlerini kırpmadan yakıp yıkacak düşmanlıkta olduklarını düşününce de bu kadar kindar birileriyle bu güzelim cennet vatanımızın havasını solumanın dayanılmaz bir yük olduğunu maalesef görüp anlayabiliyoruz tüm bu olup bitenlerden.

Hani milletçe yazdığımız 15 Temmuz Destanına tiyatro diyen anlayışın insan görünümlü mahlukatın o geceki ATM’lerde para çekerken ve?AVM’lerde yaptıkları gıda tedariki için oluşturdukları o anki upuzun kuyrukları, yoksa biraz sonra başlayacak tiyatroyu izlemek için giriştikleri çerezlenme yarışı mıydı?

Ne o şanlı gecemiz bir tiyatroydu ne de onlar çerez alma yarışındaydı. O gecenin ardında FETÖ şeytanının saltanatında yaşamaya başlayacakları günlerin hesabında olanlar, kendileri için de bir daha aydınlığın olmayacağı ebedi karanlıkların gönüllü yarasaları olmak için ordaydılar.

Bu kin ve nefretlerinin sebebi nedir ki düşmanlar safında yerini aldılar!

Siyasetleriyle, sanatlarıyla ve medyalarıyla muhalefet yaparken, uydurdukları yalanları marifet bilip milletin aklına girerek oluşturdukları yanlış algılar fonlanmalarının bir gereği miydi?

Mevki, makam, kadın ve paradan, ülkelerini ve tüm değerlerini payı mal edecek kadar ne buldular ki ihaneti göze aldılar?

Öyle bir ihanet ki, bir de bakıvermişsin ülkemin yararına olabilecek tüm gelişmelerden rahatsızlıklarını alenen dillendirmekten sakınmayan bir ruh halinin cinnet geçirmiş hastalığıyla baş başa kalıvermişsin.

Böyle bir ruh halinin cinneti olmasaydı, Kanal İstanbul’a karşı çıkılır mıydı? Köprülere, kaymak gibi yollara söz edilir miydi? Silah teknolojimizden rahatsız olunur muydu? İkide bir ülkemiz dışarıya şikâyet edilir miydi? Karada, deniz ve havada gösterdiğimiz başarımız neden uykularını kaçırsındı?

FETÖ ve PKK belasından ülkemizi selamete çıkardığımıza milletçe sevinirken, ali-cengiz oyunlarıyla yüce Meclisimize sokulan terörün siyasi yapılanması olan HDP’in kapatılması neden gündemin en başına oturtuldu?

Sedat PEKER neden sahaya sürüldü?

Devletine güvenen bir milletin onurlu duruşu, can sıkıcı olmalı ki insanımızın kafa karışıklığına yol açacak faaliyetlerin altında, bir sabah gözlerini açtığında, uykunu kaçıran faktörün fonlanmış bir medyanın varlığı sebebiyle olduğunu görüyorsun. Günlerce Ruşen ÇAKIR konuşuldu. Kimlerden ve nasıl para aldığı dillendirildi. Sonra da iyiden iyiye paralanmanın/palazlanmanın getirisinin ne olduğunu ve 15 Temmuz ihanetini gerçekleştirenlerin pusuda beklediğini görüyorsun.

Bu sinsi bekleyişin orman yangınlarıyla nasıl da turnusol kağıdı gibi belirdiğini, “helpturkey” sloganıyla yangın olayının sosyal medyada kısa sürede dünya gündemine nasıl oturduğunu gördükten sonra hala birilerinin ülkemizi karıştırıp bizi güçsüz hale getirmek istediklerini, bunun için pusuda beklediklerini, kripto elemanlarıyla her yerde olduklarını, uyuyan hücreleriyle var dolduklarını rahatlıkla görebiliyorsun.

Dünyanın birçok yerinde eş zamanlı meydana gelen yangınların çıktığı her ülkenin insanı, elbirliğiyle meydana gelen afeti söndürmeye çalışırken, bizdeki bazı mahfillerin devletimizin gösterdiği olağan üstü çaba ve gayretleri hiçe sayarak karalamaya çalışmaları zaman içerisinde boşa çıkarılsa da yangından daha fazla bizi yakar oldu; yorar oldu.

Uçağımız yok diye saldırdılar, helikopterlerle adeta şov yaptık. Yangın ekibindenmiş gibi davranıp asıl işçilere zorluk çıkararak moral bozmaya çalıştılar, foyaları ortaya çıktı. Kurgulanmış hikâyelerle kameralar karşısına çıkıp kimseler yok diye çığlıklar atarken, geride kendilerini çeken kamera kadrajında kurgulanmış rezillikleriyle baş başa kaldılar.

İspanyol pilotunun giderken verdiği bir poza bakıp gururlanacak kadar sevinç çığlıkları atan ama devletinin yaptığı tüm çalışmaları görmeyecek kadar kör ve sağır bir zihniyetle karşı karşıya kalışımıza mı üzüleydik?

Yoksa görmek için kafasını kaldırması yetecekken, devekuşu misali kafasını kuma gömüp gökte pervane gibi dolaşan helikopterlerimizi yok sayana mı üzüleydik?

Mimar odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan’ın, “Yanan orman alanlarına proje çizen bütün meslektaşlarımızın meslekten men edilmesi için elimizden geleni yapacağız” derken, bir taraftan kamufle ettikleri sabotajlara mı yoksa bunları söylerken bir zamanlar Sarıyer ormanlarının beyaz Türkler ’in, TÜSİAT’çıların, Yahudi vs. kesimin 28 Şubat’ta yaptıkları villaları görmediklerine mi üzüleydik?

Hele hele eski Türkiye’yi göklere çıkarmak isterken THK’nin pür melal haline bakmadan hayalet uçaklar mezarlığına dönüşen yapısını görmezden gelip türlü hilelerle kurumu iflasa sokarken hapse tıkalı yöneticilerin zararını devletten çıkarmalarına mı üzüleydik?

Çıkılan yağmur duası sonrası ve yağmur öncesinde, bilimi tanrılaştıranların, bu mevsimde Antalya’da yağmur yağdığı görülmemiştir şeklindeki hezeyanlı alaylara maruz kalışımıza mı üzüleydik?

Yangını kendilerince fırsata çevirmek isteyen hainlerin, bir gezi örneği ifsat şebekesini harekete geçirme hayalleri böylece sönen ateşin dumanlarında boğulup gitti.

Hiçbir ülkede görülmemiş bir gayretin örneğini gösteren yöneticilerimizin, halkın elbirliğiyle kısa zamanda söndürdükleri orman yangıları yerini soğumaya bırakırken bu başarımıza hazmedemeyenlerin içindeki yangınlar hala alev alev yanmaktadır.

Demek ki 15 Temmuz'da milletin başına bomba yağdıranlar, her an tökezlememizin fırsatını kollamaktalar.

Hak ve batıl çatışmasının kazananı biz hak erenleri olmak istiyorsak, birlik ve beraberligimize halel getirecek oyunlar karşısında teyakkuzda olmalıyız.

Bu insanlar hakkında Al-i İmran Suresi 119. Ayette Rabbim şöyle buyuruyor: “(Ey mü’minler!) Sizler, işte böylesiniz;(hâlâ)onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler (üstelik düşmandırlar) . Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar (münafıklar ise sadece) sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler (ama Kur’an’ın bazı şeriat hükümlerini inkâr ve itiraz ederler), kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle geberin!" Şüphesiz Allah, gönüllerin özünde saklı duranı bilendir.

 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Şükrü
Kaleminize sağlık.Tespitleriniz için teşekkür ediyorum.
Tahir Çelebi
Ağzına yüreğine sağlık olsun inşaallah 🤲🇹🇷 Onların formatları böyle atılmış umutsuz vakıa.