Anadolu diyarının çilekeş insanını ne filmler anlatmaya yeter ne romanlar. Ama onun bağrından çıkan ozanlar, şairler bir iki mısra ile her şeyi anlatıverir kolayca. İşte onlardan biri de ‘İsyanlı Sukût’tur. Buyurun okuyun Abdurrahim Karakoç merhum’un İsyanlı Sukût’unu:
Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evime döktüler ateş
Sordum: 'memleketin neresi gardaş? '
'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini.. vazgeçti birden,
'Oy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
İnsanlar unutkandır. Allah kimseye nereden geldiğini, nasıl geldiğini unutturmasın. Yeşilçam’ın kapıcı karakterinden fazlasını pek vermediği köylü kesimi aslında İstanbul yerlilerinin Anadolu’nun ücra yerlerinden gelen insanlara uyguladığı şey ‘öteki’ muamelesinden başka bir şey değildi.
Anadolu’nun insanı İstanbul’a ilk göç ettiklerinde İstanbul beyefendileri tarafından alay konusu yapıldı. Onlara layık görülen kapıcılık, hamallık ve nerde kötü iş varsa onlar oldu. Bu insanların yaşamları, kültürleri bir tehdit olarak görüldü. Alaya alınmaları yetmezmiş gibi, horlandıkları yetmezmiş gibi tehdit olarak algılanmaları, devlet yönetimi dâhil sürekli ikinci sınıf vatandaş olarak görülmeleri belleklerde gün gün duruyordur. İşte Abdurrahim Karakoç’un şiiri bunu çok güzel ifade ediyor.
50 yıl önce başlayan işçi göçüyle Türklerin Almanya macerasına Anadolu’nun her yerinden insanlar dâhil oldu. Onların Almanya’da yaşadıkları, onların dördüncü neslinin bile Almanya’da istenmeyen insan olmaları hiç aklımıza gelmez. Almanların Türklere uyguladığı öteki muamelesini unutmuşuz anlaşılan…
Şurada, dibimizde, nüfusunun yarısından fazlasının Türkiyeli, Türkiye’den son 40 yılda gitmiş insanlar olduğu halde insanlarımızın Kıbrıs’ta maruz kaldığı muameleler hala devam ediyor. İkinci sınıf değil üçüncü sınıf vatandaş mertebesine indirilmiş, her şeyin müsebbibi görülen, güvenilmeyen, KKTC vatandaşlığı olduğu halde kamu görevlerinden mümkün olduğunca uzak tutulan, zenginleşmesi, büyümesi, karlı ticaret yapması çeşitli kumpaslarla engellenen, engellenmeye çalışılan, okullarda çocuklar tarafından bile ötekileştirilen insanlar bizim vatandaşımız.
Karasakal diyorlar Türkiyelilere, horlanıyorlar, aşağılanıyorlar Kıbrıs’ta vatandaşlarımız. Eğitim seviyesi ne olursa olsun durum böyle… Sanmayın ki Kıbrıslıları buna iten şey onların zengin, kültürlü olmaları. Onlar da Rumlar tarafından ötekileştirilmişler, aşağılanmışlar, yok sayılmışlar, düşman ilan edilmişler. Çeşitli nedenlerle (haklı veya haksız) Kıbrıslı Türkler de Türkiye’den gelenleri ötekileştiriyorlar.
Anadolu’nun bazı şehirleri dışardan alınan göçlerle büyürken, onlar da çeşitli toplumsal sorunlarla baş etmek durumunda kaldı. Siz, gittiğiniz şehirde o şehrin yerlileri tarafından ötekileştirilmeyi yaşadınız mı bilmiyorum ama ben iliklerime kadar hissedircesine yaşadım bu duyguyu.
İnsanların yabancıları ötekileştirme eğilimi normaldir ancak normal olmayan bunun düşmanlık boyutunda dışa vurulmasıdır. Almanya’da evleri, işyerleri kundaklanan Türkleri hatırlayın.
Çeşitli üniversitelerde sırf etnik kimliğinden, siyasal görüşünden, dini değerlerinden dolayı öğrencilerin akademik ötekileştirmeye maruz kaldıklarına defalarca şahit oldum.
Ötekileştirme hastalığı toplumsal histeriye dönüştüğünde felaketler başları. Bizde buna fitne denir. Fitne öyle bir şeydir ki, kıvılcımı küçük mü küçük, yangını her yeri ve herkesi tutacak kadar büyük ve dehşet dolu. İşte Suriyelilere karşı yapılan ötekileştirmenin şiddete dönmesi, planlı, örgütlü kışkırtmalarla izah edilemeyecek boyutlarda ciddi bozulmaların da belirtisidir.
Mahir KILIÇOĞLU
mahirkilicoglu@hotmail.com