Billboard süsü verilerek hazırlanan bir görselde "Sana Söz. Öcalan'ı serbest bırakacağız" sözünü okurken alttaki imzanın Kılıçdaroğlu'a ait olduğunu da görürüz. Bu imza ıslak olmasa da gönüllerinde yatanın bu olduğunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Daha dün gibi hatırladığımız Selahattin Demirtaş'ın "daha Apo'nun heykelini dikeceğiz heykelini" sözü hala kulaklarımızda çınlamaktadır. Niyetlerinde hiçbir değişiklik olmadığı halde ittifaklarına dahil etmeleri bunların kime hizmet edeceğini ayan beyan göstermektedir.
Peki ülkeyi “300 Milyar Dolar" borca sokacağını vaadederek, seçime girecek olmasına ne diyeceğiz?
İnsan bu ifadeleri okurken ister istemez beyinlerinin derinliklerinde böyle bir özlem icinde olduğunu rahatlıkla görebiliyor. Ve bu durum insanı derinden derine, kara kara düşündürüyor;
Kime söz veriyor, kime göz kırpıyor?
Niyetlerindeki bu söze, ne Kürt ne de Türk'ün müslümanı itibar eder.
Bu yaklaşıma itibar edecek olanlar kripto Rum, Ermeni ve Yahudilerdir; bir de bunlara kanmış içimizde bir kaç budala...
Seçim, bizim olmasına rağmen batının niye bu kadar ilgili olduğunu aslında ittifakın bu tür tavırlarından anlayabiliyoruz.
Allah aşkına ağızlarını her açtıklarında oradan çıkanlar kimin hoşuna gidiyor?
Bir kere bu toprakların asli unsuru olan bizim hoşumuza gitmesi şurada dursun, sinirimiz tavan yapmakta...Sonra da gevrek gevrek gülenler bir başkası oluyor.
Bu söze;
Ermenistan'da askeri bir yekili, Aliyev'e adeta parmak sallayarak, "bekleyin görün, 15 Mayıs'ta Karabağ'ı kendi elinle teslim edeceksin" diyen seviniyor.
Yunanistan'ın ulusal bir tv kanalında heber sunarken "14 Mayıs'ta Erdoğan kazanırsa öldürülmesi lazım" diyen spikerler seviniyor.
"Erdoğan başka liderlere benzemiyor. Dediğini yapan biri. Geldiğinden beri bizi bu topraklardan koparmanın derdinde. Muhalefetin kazanmaya en yakin olduğu bu seçimde Erdoğan'ın kazanmaması lazim" diyen Netenyahular seviniyor.
14 Mayıs'tan sonra bu ülke Kandil'den yönetilecek diyenler seviniyor.
Köy koruyucularına "14 Mayıs'ta size gösteririz gününüzü" diye tehdit savuran PKK'lılar seviniyor.
MİT bizi vuracak, o yüzden Kılıçdaroğlu'nu desteklemeliyiz diyen dağdaki eşkiya seviniyor.
15 Temmuz darbe girişiminde bulunarak millete gökten ateş yağdıran teröristlerin içeride yatanları seviniyor.
"Biz solcuyuz, domuz da yeriz, sizi de yeriz; ama birbirimizi yemeyiz" herzesini kusan zihniyetin sahipleri seviniyor.
Bu ülkede bir zamanlar 26 banka soyup, gelen 40 milyar doları devletin kasasına girmeden hortumlayan, sonra da paraları tırlara yükleyip İsviçre bankalarına kaçırarak halkın anasını ağlatanlar seviniyor...
"İktidara geldiğimizde Ayasofya'yı yeniden müzeye çevireceğiz. Mevcut iktidarın tüm projelerini durduracağız." mavallarını savuranlar seviniyor...
Abdullah Öcalan, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ı serbest bırakıp, Bayraktar'ı içeri atmak için halktan oy isteyenler seviniyor.
"İktidara geldiğimiz zaman Diyaneti, imam hatipleri, Kur'an kursları ve camileri kapatacağız." diye bu milletin dini değerlerine kin kusanlar seviniyor.
1908'de Osmanlı'yı yıkarken Ermenice söylenen "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet" ve "Her şey çok güzel olacak" sloganlarını bugün Türkçe söyleyenler seviniyor...
Dedeağac'a yığınak yapan ABD ve Fransa seviniyor.
AB ülkeleri seviniyor.
NATO'ya alınmalarını engellediğimiz Finlandiya ve Norveç seviniyor.
Kur'an'ı yakan kara ruhlu, zifiri beyinli karanlık adamlar seviniyor.
Bir ben sevinmiyorum.
Bir biz sevinmiyoruz.
Bir zamanlar Bizans'ı sevindiren Kurdoğlu hainlerine kızan ecdadın bugünkü torunları sevinmiyor.
Peki bu ihanet değil de nedir?
Gözümüzün içine baka baka dışımızdakilerin emriyle hareket edip rahat tavır sergileyen bu insanlara gereken cevap verilmeyecek mi?
Verilecek elbette.
Birini millet, diğerini devlet verecek.
Biz bunlara millet olarak cevabımızı sandıkta vereceğiz.
Devlet de sandıktan sonra bunların tüm kirli çamaşırlarını ortaya serip hesap soracak.
Hesap deyince de bu "bak bir daha yapma yoksa çekerim kulağını ha" cinsinden bir ihtarla olmayacak.
Nasıl olacağını merak edenler varsa tarihimize bir bakıversinler. Hainlerin cezası nasılmış ve nasıl verilirmiş görürler o zaman.
Kurdoğlu örneği mesela. İbretlik sonun baş aktörü...
Biz, devletimizin bekası uğruna vererek en yakın bedel olarak tarihe nakşetiğimiz 15 Temmuz'u iş olsun diye gerçekleştirmedik. Buna tiyatro diyen ahmaklar ancak kendilerini kandırır ve sevindirdikleri de ancak düşmanlar olur...
15 Temmuz'un manası şu indimizde;
Bu ülkenin yönetimine bir daha bizden olmayan kriptolar gelmeyecektir.
Recep Tayip Erdoğan'ın sıradan bir parti lideri olmadığının, daha da ötesinde bir Alparslan, bir Osmangazi, bir Fatih Sultan, bir Yavuz, bir Kanuni ve bir Abdulhamid Han gibi bir lider olduğu gerçeğinin gün yüzüne çıkmasıdır.
Bundan sonraki her kalkışmaya Malazgirt ruhuyla, İstanbul'un Fethi ruhuyla, Çanakale ruhuyla bir direniş gösterecegimizin ilanıdır.
Mevcut hükümetimize sahip çıkışımızın sıradan siyasi bir hırsla değil, tarihi misyonumuz gereği liderimiz etrafında kenetlenme bilincimizin bir tezahürüdür.
Biz oy kullanmaya giderken aslında seçim mahalline değil cepheye gidiyormuşcasına takınacağımız bir tavır ve ruhla sandığa atacağımız her oy pusula zarflarının mücadelemiz uğruna hedefine attığımız birer ok gibi gördügümüz bir seçimin olmasıdır.
Bu sebeple;
Ben, beni sevindirecek ama düşmanı da kahredecek bir lider istiyorum.
Dünyaya uyan değil dünyanın kendisine uyduğu bir lider istiyorum.
Ülkemi batının boyunduruğuna alan değil ondan kurtarıp şahlandıran bir lider istiyorum.
Ben, ülkemi boynundaki IMF zincirinden azat eden bir lider istiyorum.
Ben, milli silah üreten bir lider istiyorum.
Ben, köprüler inşa eden, dünyanın en büyük havaalanlarını yapan, ülkeyi boydan boya raylarla döşeyen, harika yollar yapan, arabasını üreten, savaş gemisini yapan, doğalgaz ve petrolünü bulan, refah seviyesini yükselten bir lider istiyorum.
Devasa hastaneleri milletin hizmetine sunan, hastaları rehin almayan, eczane kuyruklarını kesen, halkına sağlık hizmetlerini en güzel biçimde ve insani bir tarzda sunan, isteyenin istediği hastaneye gidişini saglayan bir lider istiyorum.
Dünya beşten büyüktür diyen, Yahudi'ye 'one munit' çeken bir lider istiyorum.
Bir taraftan böyle bir liderimiz zaten var ve saydığım meziyetleri sergileyen de bizzat kendisi; diğer taraftan bunlara karşı çıkan ve bizi değil de düşmanımızı sevindiren ama yine de kendisini lider zanneden biri var.
Akıl da senin vicdan da ey millet!
14 Mayıs doğrunun yanlıştan ayırtedileceği bir zaman kesiti olduğunu unutmayalım.
O gün ya zillete mahkumiyetin tekrar başlayacağı bir tarih, ya da izzetli bir duruşla dünyayı elimizle hizaya getirecek şanlı bir tarih olacak.
Rabbim istikametinizi daim eylesin.
Mustafa Salim
18 Nisan 2023, Ankara