Sınavsız üniversite haksızlığa ve adaletsizliğe neden olmaz mı? Birileri sistemi kolayca delemez mi? Öğretmenlerin vereceği notlar, değerlendirmeler subjektif olacak, dolayısıyla geçerliliği ve güvenirliliği tartışılır olmayacak mı?
Sınavda soru sayısını artırsak, lisede görülen bütün derslerden sınavda soru sorsak daha adil olmaz mı? Yada her yıl sınav yapsak, üniversiteye girişte bu sınavların en yüksek notlu olanlarını baz alsak daha iyi olmaz mı?
İnsanlar, özellikle eğitim camiasının içindeki kişiler değişik zeminlerde, özellikle sosyal medyada bu ve benzeri sorularla değişen sınav sistemi hakkında görüş ve tutum ortaya koyuyorlar. Genellikle soru sayılarının artırılması ve ölçmenin daha geniş konu tabanında yapılması yönünde görüşler var.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim gelmezden önce, bugün lise sıralarını dolduranların yarısından fazlası iş ve meslek sahibi olmak için bir yerlerde ustalık-çıraklık eğitimi alıyordu. O gün üniversite sınavlarıyla ilgili hiç bir sorunumuz yoktu. Çünkü bugün liseden mezun olanlardan 3/5’nden daha fazla oranda çağ nüfusu liseye gelmeden mesleğe yönelmişti.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim ve meslek liselerinin önüne konan engeller, sonrasında liselerinde zorunlu eğitim kapsamına alınması sonucunda üniversite kapısında bekleyenlerin sayısında korkunç artma, mesleğe yönelenlerin sayısında ciddi azalma oldu.
Bu eğitim sistemi toplumun en fazla %20’lik kesimi için oluşturulmuş bir eğitim sistemi. Bu nedenle üniversiteden mezun olmuş, her ne iş olsa yapacak milyonlarca gencimiz var. Mesleğe yönlendirme, bir meslekte kariyer yapma türünden hiç bir çalışma yok desek yeri olur.
Bu, milli eğitim sisteminin kendi eğitim anlayışıyla doğrudan ilişkili bir durumdur. Herkes devlet memur olacak gibi eğitim verdik, sonunde herkes devlet memuru olma hevesine kapıldı. Çok büyük kesim (%90) devlet memuru olamadığı için büyük hayal kırıklığı yaşıyor.
Sınavların sayısını artırmak, soruları artırmak, daha geniş konu tabanlı ölçme yapsak bile sorunlarımız çözülmeyecek. Biz bu anlayışla, bu eğitim sistemiyle, en az dört yıl önce mesleğe yönelmesi gereken milyonlarca genci üniversite kapısında bekletme, KPSS sınavlarıyla devlet kapısında bekletme gibi bir sürece sokuyoruz.
Mesele sistemin bu sınavlar aracılığıyla gençlerimize verdiği zarardır. Biz bunu görmüyoruz. Artık merkezi sınavlarla tüm çağ nüfusunu bir yerlere yerleştirmek demode oldu ve günümüze uymuyor. Biz bunun farkında değiliz...
Kontenjanlara baktığımızda çağ nüfusunun sadece % 15 kadarı gerçekten talep gören ve iş potansiyeli olan yerlere giriyor. Diğerleri daha az talep gören bölümler. Sınavlar işte o % 15 kesimi seçmek için yapılsın, iki milyon kişi giriyorsa sınava bu 300 bin kişi ediyor.
İşte bu 300 bin dışındaki kişileri sınavsız şekilde, 300 binin boş bıraktığı kontenjanlara yerleştirsinler. Bana göre sadece 250 bin öğrenci sınavla üniversiteye yerleşse yeter.
Ortaokuldan başlayan, liseden devam eden mesleki yönlendirme sayesinde, iş gücü piyasasının ihtiyacı olan elemanda yetişmiş olur. Özel sektörde aylığı 3000 liraya sadece mobilya montajı yapacak ustalara ihtiyaç var ve bulunamıyor. Gençlerimiz devletin iş garantisi olan 2000 lirasını, özel sektörün 3000 lirasına tercih ediyor ve yıllarca devlete kapak atmak için uğraşan milyonlarca kişi var.
KPSS sınavları peşinde geçen koca bir ömrü, milyonlarca yıllık ömrü, neden ülkenin kalkınması için kullanmayalım. Ya da üniversiteye girmek için harcanan çoğunlukla her bir öğrenci için iki yıl süren çabalar, bir motor icadı için, bir hastalığa çare için harcansa, devlet için, ülke için, insanlık için milyonlarca yıl kazanmazmıyız?
Düşünün, sadece üniversiteye giriş için, en az iki yıl dersanelere, kurslara milyarlarca para veriyoruz. En az iki yıl sadece üniversiteye girmek için harcanıyor. Yılda 1 milyon kişi üniversiteye giriyor ve bunların harcadığı süre iki milyon yıldır. Korkunç israf!
Sınavsız üniversite olmalı, bir gereklilik, bir mecburiyet. Ondan önce, mesleğe yönlendirme, okul eğitimini ve sınavlarını standart, güvenirliği ve geçerliliği yüksek hale getirmemiz gerek. Bunlar süreç alacak şeylerdir ancak başarılamayacak şeyler değildir.
Okullarda öğretmen değerlendirmelerinin subjektif olacağı konusunda endişeleri haklı buluyorum. Ancak öğretmen değerlendirmelerini sırf istismar edilir korkusuyla dikkate almamak en çok eğitime zarar veriyor. Bu bir süreçtir, öğretmenler bugün öğrenci değerlendirmelerinde hata yapacaktır, istismar da olacaktır ancak ölçülebilir, şeffaf ve hata ayıklamaya izin veren bir sistem kurarsak ki zaten en büyük sorun bu, sistem kuramıyoruz; o zaman değerlendirmelerde güvenirlik çok yüksek olur.
Çocuk muhasebeci olacak, özel sektörde çalışacak, oto tamircisi olacak, kuaför olacak, turizmci olacak, neden illa sınava sokuyoruz ki? Okulların eğitim kalitesini, not geçerliliğini ve güvenirliğini ölçen bir sistem geliştirsinler, o zaman bakın bakalım kimse şişirme not veriyor mu? Bu hiç zor bir şey değil. Zaten bizim sistemi kalite yönünden ölçen bir yapılanmamız yok... Bunu yaparsak meselelerin çoğunu halletmiş olmaz mıyız?
Mahir KILIÇOĞLU
mahirkilicoglu@hotmail.com