MHP genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin üniversiteye girişte sınavları kaldıralım çağrısına Başbakanımız Binali Yıldırım ‘Neden olmasın’ dedi. Bu aslında güzel bir gelişme. Yıllardan beri sınavların eğitim üzerindeki olumsuz etkilerini defalarca yazıp duruyoruz. Bunun artık yüksek perdeden dile getirilmesi şahşım adına sevindirici bir şey.
Üniversiteye girişte sınavların tamamen kalkması bir takım ciddi sorunları beraberinde getiriyor. Bizim bundan 25 yıl önce, 30 yıl önce bu konularda sorunlarımız yokken şimdi böyle sorunlarla karşılaşmamızın nedenini iyice tespit etmek gerekiyor.
Sorunun nerden kaynaklandığını aslında herkes biliyor. Sorun mesleki eğitimin ve mesleğe yönlendirmenin zayıf olmasından, sınav sisteminin ve kamu eğitim rejiminin mesleğe yönlendirmekten çok üniversiteye (daha çok devlet kadrolarına memur seçmeye) yönelik eğitim ağırlıklı olmasından kaynaklanıyor. Lise eğitimi zorunlu olunca mesleğe yönlendirmenin eksikliği karşımıza üniversite sınavları sorunu olarak çıktı denilebilir.
Türkiye’de bundan 25 yıl önce üniversiteli öğrenci sayısı bir milyon düzeyinde idi. Bugün bu rakam 5 milyona yaklaşmıştır. 25 yıl önce, yılda ortalama 250 bin kadar öğrenci üniversite eğitimine girerken bugün bu rakam bir milyona yaklaşmıştır. ÖSYM’nin son kontenjanlarına bakıldığında bu rakamın 867 bin olduğu görülüyor. Bundan 25 yıl önce 550 bin kadar kişi sınava girerken bu yıl 2 milyonu aşmıştır.
Meslek lisesi mezunu, Anadolu lisesi mezunu, İHL mezunu, fen ve sosyal Bilimler mezunları, spor lisesi mezunları hep aynı sınavla üniversiteye giriyor.
Yeni sınav sisteminde okullarda verilen bazı derslerin sorularının kalkması, azalması veya olmaması tartışılıyor. Din kültüründen bu kadar, felsefe gurubu şu kadar, fen grubu şöyle oldu falan filan meselesi yüzünden tartışıyoruz.
Her öğretmen kendi branşıyla ilgili soruların sayısı, sınavda dersiyle ilgili soruların olmaması konusunda şikayetlerini dile getiriyor. İlkokul dördüncü sınıftan beri görülen ingilizce'den hiç soru yokken din kültüründen 6 soru var.
Yeni sınavda yani YKS'de ne kadar soru olmalı, sınav nasıl olmalı tartışmaları yüzünden esas şeyi kaçırıyoruz, her halükarda ÖSYS sınavlarının bu biçimde uygulanmasıyla değişen bir şey yok! İster soru sayısını artırın, ister azaltın, ister beden eğitiminden bile soru çıkarın, ister yılda 100 oturum yapın farketmez. Sınavlar gençleri bu şekliyle zehirlemekte, ülkemizin ve milletimizin geleceğini tehlikeye atmaktadır.
Öğrencilerin hepsini sınav yapıp üniversiteye yerleştirmek eskide kaldı. Artık sınavları ilgili öğrenci kitlesindeki en fazla %20'lik kesimi belirlemek ve yerleştirmek için yapmalıyız. Diğerlerini sınavsız şekilde veya öğrencileri, sınavın en fazla %25 katkısıyla üniversitelere yerleşecek şekilde sistem kurmalıyız.
Üniversite kontenjanlarının sadece % 25’i için sınav yapılması daha uygundur. Böylelikle çağ nüfusunun % 80’e yakını herhangi bir sınav derdi içine girmeden yükseköğretime geçiş yaşayabilir.
Öğrencileri değerlendirirken sonuç odaklı değerlendirmemeliyiz. Süreç odaklı ve bütünsel değerlendirme yapmalı, bu değerlendirmenin üniversiteye yerleşmeye katkısı olacak şekilde yapılması hakkaniyeti de getirir.
Üniversitelerin öğrenci alımı öğrencilerin not durumu, davranış durumu, başarıları, sosyal ve kültürel faaliyetlere katılımı, ödülleri, disiplin cezaları, öğretmen görüşleri, referanslar vb ile olması lise eğitimini, genel olarak bütün eğitimi daha nitelikli olmaya yönlendirir. Böylelikle öğretmenleri, öğrenci leri sadece ders odaklı çalışmayla değil aynı zaman başka özellikleriyle de değerlendirme, takip etme, kayıt tutma gibi becerileri de edinmesini sağlamış oluruz.
Liselerde yapılan sınavları standart, güvenilir ve verilen eğitimi objektif olarak ölçer hale getirmemiz gerek. Bundan bir kaç yıl önce okullarda yapılan bazı sınavların tablet üzerinden, klasik soru ve cevaplarla, öğretmen değerlendirmesine göre yapılması yönünde çalışma yapıldığına dair dönemin bakanı Sayın Nabi Avcı tarafından açıklama yapılmıştı. Böyle bir şey bu yıl özel okullarda iyice açığa çıkan şişirilmiş not şikayetlerininin de önüne geçer. Ayrıca üniversiteye yerleşmede diploma notunun etkisini tartışmalı olmaktan kurtarır.
Sonuç olarak;
- Sınavlar, çağ nüfusunun en fazla %20’sini (çoğunlukla %10’u kadarını) seçmek için olmalıdır.
- Üniversite kontenjanlarının en fazla %25’i sınavla yerleştirilmeli, üniversiteye yerleştirmede ağırlık sınavsız geçiş olmalı, bazı programlara yerleşmede sınav sonucunun etkisinin en fazla % 25 olmalı
- Mesleki eğitimi özendirmek, üniversite kontenjanlarında mesleki eğitime pozitif ayrımcılık tanımak.
- Süreç odaklı, bütünsel değerlendirmeye önem vermeli, üniversiteye yerleştirmede, hem sınavla girilen yerlerde, hem de sınavsız girilen yerlerde bu değerlendirmeler ağırlığı artırılmalı.
- Lise ders sınavlarının standart ve güvenilir hale getirilmesi, üniversiteye sınavsız yerleştirmeyi kolaylaştırır. Bir an önce buna geçilmesi gerek.
Mahir KILIÇOĞLU
mahirkilicoglu@hotmail.com