Kıymetli Suriyeli Kardeşlerim,
Türkiye’den bir kardeşiniz olarak zalim Baas yönetimine karşı kazandığınız zafer, sizler kadar bizi de sevindirdiğini bilmenizi isterim.
Müminler ancak kardeştir ilkesi bu duygularımızın kaynağıdır.
Hama ve Humus katliamı gerçekleştiğinde ben ortaokul öğrencisiydim. Suriye ile ilgili zihnimde kalan hatıra bu iki şehrin ismiyle kazındı zihnime hem de en acı haliyle. Şam ve Halep şehirleri gelişmişliğin sembolü iken Hama ve Humus bir mücadelenin iki şehri olarak belleğimize yerleşti. Çocuk olmam hasebiyle elimden gelen tek şey, sizleri sevmekti; diğer taraftan da zalimden nefret etmekti. O günden başlayan Baas yönetimine olan kin, nefret ve düşmanlığım hiç eksilmedi, gün geçtikçe de bir kartopu gibi büyüdü ve bugün çığ olup düştü o zalimin üstüne.
Zalim babasının izini takip eden oğlu Beşar Esed’in on üç yıl önce başlattığı zulüm, devlet eliyle kendi halkının imhasına yol açan tarihte görülmemiş bir şenaatin adıydı.
Zalim oğlunun başlattığı katliamlar gerçekleştiğinde de bizler artık büyümüş ve devletimizin yönetiminde yerini alan birer fert olarak yetişkinler içinde yerimizi aldığımızda ise siz kardeşlerimize beslediğimiz merhametimizle zalime karşı olan kinimiz yine bitmemiş ve devam ediyordu.
Evinizi-barkınızı, yerinizi-yurdunuzu terk etmek zorunda kalışınız içimizi parçalamıştı. Türkiye olarak sizlere kapılarımızı sonuna kadar açmıştık; çünkü siz birer muhacirdiniz ve biz de tüm sevgimizle ensar olmuş ve kucak açmıştık size. Aynı dine inandığımız ilahi buyruklar bizim böyle davranmamızı emir buyuruyordu. Tıpkı Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicreti gibi. Siz hicret etmiştiniz kafirin elinden ve sığınmıştınız biz din kardeşlerinize…
Sevgili kardeşlerim,
Ülkemizde kaldığınız 13 yıllık zaman zarfında doğal olarak bazı sıkıntılar yaşadınız. Bilesiniz ki ülkemizdeki yapısal dokunun Osmanlı’dan sonraki yakın tarihin bize yaşattıklarının sizin oradakinden pek farkı yoktu. Sizde Baas ne idiyse bizde de İttihat ve Terakki’den aldığı mirasla hareket eden muhalefet aynıydı. Hama ve Humus’ta Baas eliyle başınıza gelen ne idiyse bizim de Milli Şef denilen zalimin eliyle başımıza gelen oydu. Bizdeki zalimler eliyle çok başlar alındı, çok kanlar döküldü. Ezanlar susturuldu, camiler kapatıldı. Kapanan camiler kimi ahıra çevrildi, kimi eğlence merkezlerine. Kur’an okumak ve okutmak zinhar yasaktı. Din adına yalan yanlış, ne kadar hurafe varsa öğretilerek genç dimağlar ifsat ediliyordu ve dinden alıkonuluyordu… Ve saymakla bitiremeyeceğimiz daha neler neler… İçimizde kaldığınız sürece belki de bu sosyal yapımızı anlamışsınızdır.
Sevgili kardeşlerim,
O çektiğiniz sıkıntılar, Türkiye’deki din kardeşlerinizden kaynaklanmadı. Hatta inancımızdan dolayı biz bile yıllarca horlandık bu güzelim ülkemde ta ki Erdoğan gelinceye kadar. O zaman üzerimizdeki baskılar kalktı, bir takım haklarımız yeniden elimize geçti. Kız çocuklarımızın inançları doğrultusunda elde ettikleri tahsil hayatlarından tutun da başörtüsüyle çalışma haklarına varıncaya kadar elde ettiği daha nice haklar… Düne kadar askeri okullara inançlı gençler alınmıyordu. Annesi örtülü diye nice başarılı öğrenci yok hükmünde sayılıyordu. Hanımı örtülü diye nice subayımız ihraç ediliyordu. Hiçbir farkı yoktu aslında sizin Baas zaliminden çektiklerinizle bizim bu Milli Şef zihniyetinden çektiklerimiz arasında. Aslına bakılırsa küfür tek millettir düsturunun izdüşümlerini yaşıyorduk hep birlikte. Bugün Gazze’de zalim Siyonizm’in elinde can veren nice masum insanın başına gelenler, küfrün hakikate olan garezinden kaynaklanıyordu.
Sevgili kardeşlerim,
Biz inanan kardeşleriniz olarak bu 13 yıl boyunca sizi bağrımıza bastık, sevdik, saydık ve değer verdik. Ancak kendi ülkemizde bile varlığımıza tahammülü olmayanlar sizin üzerinizden toplumsal yapımızda kaosa çıkarmaya çalıştılar. Mesela göstermelik birkaç sokak olayının müsebbibi olarak siz Suriye’li kardeşimizi gösterdiler ve bir kaşık suda fırtınalar estirdiler. Bunların kim olduğunu bu ülkenin asli vatandaşı olan bizler çok iyi biliyorduk. Tüm bunlara rağmen sizi, canımızı korur gibi korumaya çalıştık. Bu anlamda elimizden geleni yaptığımıza inanıyoruz. Elbette bilgi seviyesi düşük, dünya siyasetinin nereye evrildiğini bilmeyen hem sizden kardeşlerimiz hem de bizim buradaki insanımız olmadı değil. Yaşanılan sorunlar aslında aile içi sorunlar mesabesindeydi ama bunu büyüten mihraklar hiç boş durmuyordu. Hatta zaman zaman Baas rejiminin ajanlarından kendilerini siz masum göçmen Suriyeliler gibi gösterip Türkiye’deki gelirimi körükleyen insanlar da çıktı. Böylece üzerinizden sizi zor durumda bırakmak istediler. Hatta bazen öyle durumlar oluyordu ki neredeyse sizi bahane edip hükümetimizi yıkmak isteyenler de oldu. Sonuçta bu bir hak ve batıl çatışmasıydı; sizin de bizim de velhasıl diğer tüm müslüman kardeşlerimizin maruz kaldığı her zulüm, bir imtihanın gereğiydi. Kader ikimizi bir süre bir arada tuttu, sabır yönümüzle bizi sınamaya tabi tuttu.
Sevgili kardeşlerim,
Sahile vuran Suriyeli bebeğimizi unutmadık. Haber konusu olsun diye çelme atılan babanın yavrusuyla yerlerde yuvarlanmasını unutmadık. Yunan kıyılarına vuran botların batırılarak size yapılan eziyetleri unutmadık. Avrupa ülkelerinin onur kırıcı davranışlarına maruz kalışınızı unutmadık. Ve daha neler neler...Hiçbirini unutmadık. Bunların unutulması bırak Müslümanlığımızı, insanlığımızı dahi elimizden almaya yeterdi. İnsan olduğumuz için unutamazdık. Müslüman olduğumuz için de bağrımızı açıyorduk. Çünkü size yapılan her zulüm, Suriyeli olduğunuz için değil, müslüman kimliğinizden kaynaklanıyordu.
Sevgili kardeşlerim,
Sevinciniz sevincimizdir. Sınıra yakın olanlarınız haklı olarak hemen ülkesine gitti. Sular durulduğunda belki hepiniz gideceksiniz. Vücudu sarmalayan kötü huylu ur misali zalim Baas Rejimini bünyenizden kopardınız ve attınız. Bu, birlik ve beraberlik içinde verdiğiniz mücadelenin bir sonucuydu. Biz inananlar lehinize olan tüm gelişmelere sevinirken hem dünyada hem de içimizde inanmayan kafalar dün mülteci olarak geldiğinizde hazımsızlık yaşarken bugün de kazandığınız zaferle sergilediğiiz coşkulu gidişlinizi hazmedemiyor.
Tüm ezberleri bozan bu gayretinizi boşa çıkarmak ve hafife almak isteyen harici ve dahili düşmanlarınız mutlaka olacaktır. Aynı zamanda yanınızda olan dostlarız da olacaktır. On üç yıllık sürede ister müslüman ister gayrı müslim olsun, ister Arap ister Türk ve daha niceleri olsun size karşı tavır ve tutumlarından kimin dost ve kimin de düşmanınız olduğunu anlamışsınızdır.
Sevgili kardeşlerim,
Başta Ortadoğu Müslümanlarının Arap Baharıyla başlattığı uyanış serüveni Batının hile ve oyunlarıyla akamete uğramışken bunu kazandığınız zaferle tekrar Müslümanların lehine çevirecek bir süreç başlattınız. Batı, Arap Baharına ilk darbeyi Tunus’ta indirdi. Mısır’da Mursi’yi indirmekle planını taçlandırdı. O hızla bize o acıları 15 Temmuz’da yaşatarak Müslümanların uyanışını engellemek için nihayi hamlelerini yaptılar. Ancak bizim birlik ve beraberliğimiz buna yol vermedi. Sizden önce de Irak’ı bölenler üzerinizden hareketle Ortadoğu’yu kana bulayarak Arz-ı Mev’ud denilen deli saçması projenin önünü açacaklardı. Bunun için Gazze’de taş üstüne taş bırakmadılar.
Sevgili kardeşlerim,
Düşman asla uyumayacaktır. Ümmet olarak bugün oynanan santrançta zaferinizle bir hamle öne geçsek de Batı’nın hamleleri bitmeyecektir. Ümmet adına Türkiye olarak Batı’nın oyunlarına karşı verdiğimiz mücadele, bugün kazandığınız zaferle devam ediyor. Bizim ülkemizde PKK’ya indirdiğimiz her darbe sizin orada rahat nefes almanızın yolunu açtı. Sizin zaferiniz ümmetin zaferidir. Ve bu zaferin yine ümmet adına Türkiye’den geldiğini tüm düşmanlar bilmektedir. Bu manada biz son iki asırdır yaşadıklarımızla bir hayli tecrübeler edindik. Elbette bu tecrübelerimizi ümmetin her ferdinin istifadesine sunacağız.
Sevgili kardeşlerim,
İslam ülkelerinin birçoğunda görülen şimdiki yönetimleri, sizin Baas yönetimine benzer Batının bir kukla yönetimi olduğu için görünürdeki birçok İslam devleti halklarına rağmen size dost olmayacaktır. Ne Suudi Arabistan, ne Birleşik Arap Emirlikleri ne de Sisi yönetimindeki Mısır.
Bir taraftan da Irak’ı zamanında ablukaya alan Kes Nizani Tarikatı, bizdeki FETÖ, Afganistan’da el-Kaide, Yemen’de Husi’ler; düne kadar IŞİD vs. örgütlerin benzerlerini içinize de sokabilirler. Muhalifler diye bir halk hareketi başlattınız, lakin onların içinde de sizin ileride yapacağınız güzel hamleleri boşa çıkaracak dış uzantılı guruplar elbette olacaktır. Bugün birlik ve beraberliğinizle sergilediğiniz güzel dayanışmayı yeni devletinizde de göstermenizi arzularız. Biz FETÖ'ye darbe indirsek de geri çekilenlerin kabuk değiştirdiklerini biliyoruz. Bu anlamda HTŞ denilen gurubun geçmişinden kaynaklı geleneğini sürdürebileceği ihtimalini asla göz ardı etmemelisiniz.
İstişarelinizde Türkiye’yi mutlaka hesaba katmalısınız. Ehli Sünnet çizginiz gereği zafer sarhoşluğuna kapılmadan sergilediğiniz davranış örneklerini bundan sonra da göstermeniz ümmet adına büyük bir kazanım olacaktır. Sizin de bizdeki gibi hem etnik hem de mezhepsel anlamda gurupların olduğu bir gerçektir. Dinde zorlama olmaz ilkesi, dinimizin ayırıcı bir vasfıdır. Bizde olduğu gibi sizde de Kürt vatandaşlar üzerinden bir siyaset belirlenerek Kürt halkı, oluşturulan terör örgütleriyle özdeşleştirilmeye çalışıldı. Ne bizdeki PKK’nın, ne de sizdeki PYD’nin Kürt kimliğiyle bir ilgisi olmamıştır… Her iki ülkede de Kürt sorunu değil terör (PKK-PYD) sorunu vardır.
Sevgili kardeşlerim,
Melhem-i Kübra dediğimiz hak ve batıl arasında bir dünya savaşının çıkacağı bilgisi ehl-i sünnet kaynaklarında mevcuttur. Amik Ovası’nda olacağı da yine aynı dini kaynaklarda geçmektedir. Batılıların Armagedon savaşı dedikleri de yine bu savaşa işaret ediyor. Tüm bu yaşananlar o güne doğru gittiğimizin işaretlerini içeriyor. Dünyada olup bitenlere baktığımızda da hareketliliğin bu bölgede yoğunlaştığı görülmektedir. Yeni Dünya Düzeni dedikleri bir sistemin uygulanmasına kendisini adamış seküler dünya, tüm hazırlıklarını buna göre yapmaktadır. Gazze’deki katliamın sebebi, Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın sebibi de budur. Nihayi hedeflerine varmada son basamak olarak Suriye’yi haritadan silme operasyonları elinizle geri tepti. Bu da bu bölgede çok güçlü bir İslam birlikteliğinin olacağını göstermektedir.
Tarihte Kudüs'ün fetihleri hep Halep'in fethinden sonra olmuştur. Ayasofya asli hüviyetine kavuştunca Şam Ümeyye Camiine göz kırpmıştık. Mescid-i Aksa'ya selam olsun.
Türkiye olarak biz başardık, şimdi sıra sizde. Unutmayınız ki arkanızda sizi yalnız bırakmayacak bir kardeş ülkeniz var. İki ülke arasındaki dayanışmanın sonucunda elde edilen bu zaferin kendilerinden kaynaklandığını ima eden Batı'ya asla güvenmeyin. Hatta İsrail'e bile. Batı bu direnişinize ve elde ettiğiniz zaferinize şapka çıkarmak zorunda. Batının içten çürümüşlüğünün resmini çizdiniz kardeşlerim. Kafirin bir hesabı varsa, Allah'ın da bir hesabı var; ve Allah'ın hesabı gerçekleşecektir.
Zaferiniz daim olsun.
Zalimler için yaşasın cehennem.
Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.
Mustafa SALİM
15 Aralık 2024, ANKARA