Ülkemizde çok güzel gelişmeler oluyor. Tüm bu güzelliklerle beraber çıbanlar da yok değil. İçimizde beşinci kol faaliyetleri yürütürcesine dışarıya çalışan muhalif kesim, varsın ordumuzun teröristlere karşı kimyasal silah kullandığı yönünde kara propagandada bulunsun, ya da cari açığımızı kapatmak için uyuşturucudan nemalanıyoruz diye polis ve jandarma kuvvetlerimizi karalasın -ki bunların ne maksatla ve kimlerin etkisiyle yaptıklarını biliyoruz- ne yaparlarsa yapsınlar hedefimize varmada engel olmayı başaramayacaklar. Buna rağmen Togg’un sahaya inmesinin üzerinden on gün gibi bir süre geçmesine rağmen sancılarını her plartformda hissettirenler görevlerini deruhte etmenin derdindeler.
Bu engelli zihniyetin neler yapabileceğini gelin Togg üzerinden bir resmini çekerek anlamaya çalışalım:
Togg hazımsızlığının sıradan bir araba üretimiyle alakalı olmadığını, etrafımızdaki muhalif tiplerden tutun da basına demeç veren istemezükçü kafa yapısına varıncaya kadar akla gelebilecek ne kadar gazeteci ve siyasi muhalefeti oluşturan ne kadar tipleme varsa aslı astarı olmayan bilgilere dayanarak yaptıkları karalamalarından haylice anlıyoruz.
Biri, otomobilimiz daha proje aşamasındayken kameralar karşısına çıkıp “hani araba nerede?” diye insanı çıldırtırcasına yaptığı konuşmayla vatandaşı nasıl kandırmaya çalıştıysa; yine aynı çizgiden bir başkası da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve TOGG'un fotoğrafını paylaşarak "Reno var, Pejo var, bunun adı da Reco olsun" ifadesiyle şahit olduğumuz muhalif kafa, kin ve nefretini gizleyememiştir. Diğer taraftan onlara medya desteğini esirgemeyen bir gazeteci de "Amaç belli ki bir otomobil fabrikası sahibi olmak adı altında seçime yönelik olağanüstü bir propaganda ve algı yaratmak” diye başladığı sözünü "Ama ne yazık ki milletçe 'Görmemişin otomobili olmuş' psikolojisi yaşatıyorlar bize." diyerek sarf ettiği sözcüklerle aslında kendilerinin ruhen pek de sağlıklı olmadığını göstermesi, güzelim ülkemde kimlerle yaşadıklarımızın ne denli zor olduğunu seriyor gözler önüne…
Böylelerini görünce aklıma, Osmanlı'dan sonra kurulan yeni devletimizin nüfusu daha 13 milyonken dışarıdan Yahudi ve Ermeni’lerden Türk vatandaşlığına geçirilerek ülkemize alınan bir milyon kişi gelir. Bunların 200 bin kişisi Yahudi ve 800 bin kişisi de Ermeni’ydi.
Türk vatandaşı olunca isimlerimizden de birer isimle adlandırılan bu insanlar Soy ismi Kânunuyla da soyları gizli tutuldu. Bunlar okuyan kesimden oldukları için de devletin yönetim kademelerine getirildiler. O günden sonra ülkemin menfaatine ne varsa hep bunların eliyle yok edildi. Bundan dolayı Can Ataklı, Özdil gibi insanların meselesi sıradan bir otomobil karşıtlığı değil.
Bunların derdi;
Bağımsızlığımız yolunda attığımız adımlaradır.
Güçlü bir devlet olma yolunda dirayetli ilerleyişimizedir.
Havada ve denizdeki ilerleyişimize ek olarak karadaki bu başarımızadır.
İşte hazımsızlıklarının tüm sebebi bu.
Hele yarın doğalgazımızla buluşup ısındığımızda,
Düne kadar petrol yok diye betonladıkları kuyularımızdan petrol çıkardığımızda,
Yerli uçaklarımıza bindiğimizde,
Ümmet olma yolunda İslam Birliğini oluşturduğumuzda,
Türk birliğinin vurucu ayak sesleriyle yerleri inlettiğimizde
Gör o zaman kinlerinden nasıl da parmak uçlarını ısıracak oluşlarını…
O günler pek yakın...Hayal değil bunlar, gerçeğin ta kendisi..
Daha ilk günden beri tepkili oldukları bu projenin, hayata geçirilişinin ilk adımı olan üretim bandından inişine şahid olunacak programın davetine katılmamakla yine içindeki hazımsızlıklarını göstermiş oldular.
Bu bir hastalıklı ruh halidir ve normal bir durum değildir. Bu ruh hallerini irdelediğimizde de;
Karşısında durdukları bir siyasi hamlenin başarısına dayanmanın,
Tüm plartformlarda iktidarın yaptığı her şeyi yakıp yıkacaklarından bahseden ama ortaya da bir proje koyamayan silik bir siyasetin başları olarak, büyük bir anlam taşıyan bu tarihi açılışta bulunmanın,
Öyle bir açılış ki karşı duranların tüm beceriksizliğini ortaya koyarak aynı zamanda sünepeliklerinin de sergileneceği bu manzaraya şahit olmanın,
Bu şahane manzara hem hükümetin başarısını hem de ülkemizin kazanımını göstermesi adına da karşı çıkanlaraca dayanılmasının,
Ülkemizi dışarıya bağımlı hale getirme derdinde olanların engelleyemedikleri bu eserin, suratlarına tokat gibi ineceğinin hayaline dayanmak bile zor iken gelip yerinde gerçekleştiğini görmek ve daha sayılabilecek birçok gurur verici nedenden dolayı içine düşecekleri kompleksli ruh halleriyle ne zorluklar yaşayacaklarını tahmin etmenin hiç de zor olmayacağını görürüz.
Engellenen "Devrim"in devamı "Togg"un ülkemize yasattığı bu şahane devrinde hazır bulunuşluk ancak dostları sevindirir, düşmana da kahr eder.
Bir de bu yalanlara inanan saf dillilerin hazımsızlıkları yok mu, ağlar mısın güler misin hallerine şaşmamak mümkün değil…
Körle oturan şaşı kalkar hesabınca, kılavuzlarının peşine takılır giderler. Togg’un parçalarından girip ödenen vergilerinden dem vurarak önemsizmiş gibi anlatmaları yok mu? İşte bu halleri insanın çileden çıkmasına yetiyor da artıyor bile. Madem bu iş bu kadar kolaydı bugüne kadar neden yapılmadı? Vergi meselesiyle bu, bugüne kadar daha önceden ödenen vergiler nereye gitti? Değmeyeceğini bile bile vereceğin her cevapta kendini nimetten sayacak bir sürü insan çıkar karşına. Bu konuda ne dediğini ve ne yapmak istediğini bilerek karşı çıkanlardan ihaneti zahir olanları bir tarafa bırakacak olursak, ortamın rüzgarına kapılan bir takım insanın merak ettiği en güzel cevap, 61 yıl önce “Devrim”le vuku bulan olayın akış hikayesinde zaten fazlasıyla mevcut.
Görünen o ki, bu topraklarda iç içe yaşadığımız bir takım insan, ülkemizin gelişmesini ve büyümesini istemiyor. Güçlü bir devlet olmamızdan haz almıyor. Böylece siyasetlerinin temelinde bu niyeti taşıyanların iç yüzleri, bu icraatlarımızla ortaya çıkıyor.
Bizim oralarda derler ki 'itin kursağı yağ götürmez.' Ağır gelir bunlara yağlı ballı şeyler. Sefil varlıklardır bu gibi insanlar; köle ruhlu, kişilikleri pörsümüş… Dahası, bunların haysiyet namına her şeyden mahrum kalışları, bizi böyle bir ruh haliyle karşı karşıya bırakmaktadır. 'Biz kim bunları yapmak kim' modunda uzun yıllar baskılanarak bozulmuş bir kişiliğe bürünen bu tipler, elbette enerjik dolu gözle bakamazlar etraflarına... Hep kompleks içinde olurlar. Hele bir de karsı çıktıkları öteki dünyanın biz millileri marifetiyle bunlar yapılınca da hepten zıvanadan çıkar oldular... Adeta bir akıl tutulması içine girdiler.
Kinlerinden kuduracak gibiler. Bir türlü hakkı teslim edemiyorlar. Yıllarca ötekileştirerek gerici dedikleri kesimden böyle ileri düzeyde eserlerin çıkması çilelerine yetti de arttı bile...
Üç yıl önce parti liderlerinin "hani araba nerede" diye vurgulayarak projeyi tiye almasının görüntüleri sosyal medyada dolaşmasına rağmen birilerinin kalkıp 'insanları yalanlarla aldatmanız olur şey değil' demesini beklerken hala o çevreden birilerinin bu muazzam esere kem söz söylemesinin bize gösterdiği ise bunların içinde bulunduğu durumun akıl tutulmasından başka bir şey olmadığıdır.
Şu halde iki zümre ile karşılaşıyoruz maalesef. Bir zümre yalanlara kanan budala kesim; diğer zümre de işin aslını bildiği halde hainliğinden dolayı direnenlerdir. Budalalar günlük yapılan yalan siyasetin güttüğü sürü misali tiplemelerden oluşurken, diğerlerinin de kime, neden ve niçin düşman olduklarını bilenlerden oluştuğunu görürüz. Birileri gafletinden, diğer birileri de düşmanlıklarından gözlerine inen kin perdelerinden dolayı bu güzide projeyi kabule yanaşamıyor...
Bu üretimler bağımsızlığın nişaneleridir. Bir başkasına ne kadar bağlanılırsa bağımsızlığın kalibresi de bir o kadar düşük olur. Bu manada yerli otomobilimizden ancak düşmanlar rahatsız olur.
Bugüne geldiğimizde başta ABD olmak üzere batı dünyasının baskısı altında yüzyılımızı geçiren biz İslam aleminin fertlerinde de zamanında Osmanlı olarak batıya yaşattığımız eziklik ruh halinin görülmesi, son yirmi yılda gösterdiğimiz başarının tam manasıyla anlaşılmasının önündeki en büyük engel olmuştur.
Dünyanın yeniden dizayn edileceği yakın bir gelecekte İslam âleminin tekrar eski ihtişamlıya yerini alacağının batıya karşı eziklik içinde olanların anlamayacağı derinlikte olması nedeniyle bu durum hırçınlıklarına sebep olsa da Yeni Dünya Düzeninde yerimizi alma gerçeğini değiştirmeyecektir
Gerçeklerin gün yüzüne çıkması önünde engel olmada adeta yarışarak didinen kimi budala kimi de hainlerden oluşan kesimi ayrı tutacak olursak elbette ferasetli insanımız olup biten tüm hakikatleri görecektir.
2023 seçimlerini kazanmamız, bağımsızlığımız adına tarihi bir dönemeç noktası olacaktır.
Mustafa SALİM
09 Kasım 2022, Ankara