Millî Eğitim Bakanlığı bir milletvekilinin ücretli öğretmenlerle ilgili yazılı soru önergesini cevapladı. Basına yansıyan cevapta, ücretli öğretmenlerle ilgili teknik bir açıklamadan başka bir şey göremedik.
Ücretli öğretmenlerin, ücretleri, sigortaları aynı işi yapan diğer kadrolu öğretmenlerle karşılaştırılmayacak kadar düşük. Yıl içinde okulların fiilen açık olduğu günlerde çalışırlar ve boş ders doldurma aracı olmaktan başka bir fonksiyonları da yoktur. Alınan ücretler ve sosyal haklardan mahrumluk durumu bir öğretmene hatta insan onuruna yakışmayacak düzeyde.
Bakanlık bu durumu kanunlarla, yönetmeliklerle açıklar açıklamasına ama bunun ne vicdanla ne hukukla alakası var. Çünkü aynı bakanlık aynı durumdaki bir öğretmeni özel okulda 20 saati maaş karşılığı, üzeri ek ders olmak üzere istihdama zorunlu tutar.
Kadrolu bir sınıf öğretmeni haftada 18 saat, kadrolu bir branş öğretmeni haftada 15 saat karşılığından tam maaş alır. Öğretmenler okullarda bu saatlerin üzerinde girdikleri her ders için ayrıca ek ders alır. Bunun yanında kadrolu öğretmen okulda tutulan nöbet, egzersiz ve destekleme yetiştirme kursları (DYK) için de ek ders ücreti alır. Ayrıca kadrolu öğretmen girdiği her 10 saate 1 saat planlama ücreti alır. Yani 30 saat derse giren öğretmen 3 saat planlama, 3 saat nöbetle birlikte maaş ve 18 saat haftalık ek ders ücreti alır. Buna egzersiz ve DYK kursları dahil değildir.
Ücretli öğretmenler 30 saatten fazla derse giremez, girse bile ücretini alamaz. Nöbet ücreti ve 10 saate 1 saat gibi haklardan yararlanamaz. Aldığı ücret, aynı ders süresini dolduran öğretmenin aldığının yaklaşık 1/3’ü kadardır. 30 saat derse giren ücretli öğretmenin aldığı ücret asgari ücreti bile bulmaz.
Ayrıca 657 sayılı kanunun 176’ıncı maddesine göre özel eğitime muhtaç çocuklarla çalışan öğretmenlere ek dersleri %25 fazla ödenir. Destekleme ve yetiştirme kurslarında (DYK) çalışan öğretmenlere de ek dersleri %100 fazla ödenir. Ancak ücretli öğretmenler bu haktan da yararlanamaz. Onlara sadece çıplak ek ders ücreti ödenir. Bu ücret 01.07.2021 tarihi itibarıyla ders başına 21,46 TL’dir. 30 saat ders giren bir öğretmen haftada 5 gün çalışır ancak aldığı ücret aylık yaklaşık 2575,2 TL tutar.
Öte yandan ücretli öğretmenler kurullarda görev alamazlar, bakanlığın düzenlediği hizmetiçi eğitimlere katılamaz. Hiçbir sosyal hakları yoktur, hafta sonları, bayramlar vb günlere denk günlerde ücret alamaz. Öğretmenlerin seminer döneminde seminerlere katılamaz, okula gelemez, gelseler bile ücret alamazlar. Aynı durumdaki kadrolu öğretmenler maaşlarını tam aldıkları gibi, seminer dönemlerinde ücretleri tam yatar.
İdari izinlerde de kadrolu öğretmen ek ders ücretini tam alırken, ücretli öğretmen alamaz. Açlık sınırının 3000 TL’nin üstüne çıktığı günümüzde ücretli öğretmenlerin ücretleri ulaşım ve diğer giderlerle iyice erimektedir.
Anayasamız angaryayı yasaklamıştır. Buna rağmen ücretli öğretmenlikte devlet eliyle angarya uygulandığını söylememiz abartı olmaz. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen eksiğini ucuz yoldan çözmüş, devleti büyük bir zarardan (!) kurtarmış görünüyor.
Ne vicdana ne hukuka sığan ücretli öğretmenlik uygulamasının çözümü basittir. Bakanlık sadece özel okullara şart koştuğu şeyi kendisi de uygulasın, görün bakın bakalım ücretli öğretmenlik meselesi kalıyor mu…
Son olarak bir haber sitesine yansımış olan ücretli öğretmenin söyledikleriyle sizi baş başa bırakıyorum:
“Öğretmenler arasındaki kadro farkları büyük bir yara. Ücretli öğretmenler ders saati başına çok az ücret alıyor. Resmî tatillerde ve yarıyıl tatillerinde ücret alamıyorsunuz. Bir ücretli öğretmen olarak haftada 30 saat derse girseniz bile aldığınız maaş asgari ücreti bulmuyor. Utanç verici bir durum. Birçok haktan yoksunuz. Mesleğin saygınlığını, prestijini nasıl etkilediğini söylemiyorum bile. Öğretmenler odasında ücretli öğretmenlere yönelik bir ayrım hiç yaşamadım. Ancak idare de sizi geçici görüyor. Zümrede sözümüz geçmiyor. Zümre başkanı seçilecek söz hakkımız yok, adaylığımız söz konusu değil. Sene sonunda gelecek yıl planlamalarında söz hakkı da düşmüyor. Oysa biz de emek veriyoruz; öğrenciyi, veliyi tanıyoruz. Gözlemlerimiz, fikirlerimiz var. Onur kırıcı.”