Edebiyat aşığı muallim bir dostum (R.U) geçenlerde inşa ve inşad kelimeleri bilip bilmediğimi, biliyorsam da kendisine anlatmamı istemişti. Okuyacağınız bu yazı dostumun sorusuna anı-özlem karışımı bir muhabbet niteliğinde şekillendi. Kerem eyleyip buyrun okumaya:
İnkisar sebebidir inşayı ve inşadı soruşun, senden önce Ziya Paşa ile tanımıştık düzyazı/nesir anlamındaki inşayı. Hangi ay, hangi gün doğdu bilemiyorum; lakin bende “inşa” 21 yaşındadır. Hiç unutmam Ziya Paşa gelmişti Denizli Pamukkale Üniversitesine, Nurettin Öztürk hocamızın satır araları muhabbetinde. Ne günlerdi değil mi? Hatırlasana! Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa’yı o kadar yakından ilk kez görüyorduk hocalarımızın enfes anlatımlarında. İlklerin adamı Şinasi, adı özgürlük ile özdeşleşen Namık Kemal ve veciz sözleri atasözü değerinde olan Ziya Paşa. Allah’ım ne büyük bir nimettir onları tanımak. Belki de onları tanımaya vesile olanları tanımak. Hani kendinden geçercesine, Şinasi’nin Allah’ı İbrahimvari tanıma isteğini dile getirdiği mısraları:
Vahdeti zatına aklımca şehadet lazım
Can u gönlümle münacat u ibadet lazım
Namık Kemal’in hürriyeti enfes bir biçimde anlattığı mısraları:
Ne efsunkâr imişsin ey didar-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten
Ziya Paşa’nın, insan aklının kâinat sistemini yaratan Allah’ın gücü karşısındaki fehmetme acziyetini ifade eden mısraları:
İdrak-i maâlî bu küçük akla gerekmez
Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez
Lakin inşad o kadar da eski değil havsalamda. Besleyip büyütememekten mi, kanım mı ısınamadı yoksa o mu bizi sevmedi bilemiyorum, bende 2 yaşında henüz. Aslında inşad anlam itibariyle pek hoş. Düşünsenize şiiri kaidesine uygun ahenk ile okuma olan bir kelime hoş olmaz mı? Niye geç tanıştık ya da neden bizde pek yer edinmedi anlamakta zorluk çekiyorum. Ama olsun geç de olsa girdi ya dünyamıza. Hatice’ye değil neticeye bakmak gerek derler ya, işte öyle. Biz de neticeye bakalım.
Neticesi hayırlı olan korona sonrası günlerin olması temennisiyle…