DANYAL APUHAN danyal_12@hotmail.com

LİYAKAT ÜZERİNE NOTLAR-1- 

09 Temmuz 2018 Pazartesi 08:57

Layık olma, ehil olma, işin hakkından gelme anlamında olan liyakat; talep edenin görevlendirmeyi yapan makamlar tarafından bilinerek tanınarak hakkını vererek uygun kişiler layık görülüp göreve getirilirse hem dünyevi hem de inananlar için uhrevi görev yerine getirilmiş olur. Aksi taktirde dünyevi düşünenler için işin yürütülememesi, kaosa sebebiyet vermesi gibi, inananlar için uhrevi hayatın tehlikeye girmesi anlamına gelir. Her nedense özel işlerimize kişi almak söz konusu olunca tabiri caizse babamızın oğluna bile kıyak geçmediğimiz bu dünyada iş kamunun olunca çok aksi bir durum olmadıkça babamızın oğlunun yeri zaten garantidir de, birinci dereceden yakınlarımızın; hatta uzaktan tanıdıklarımızın yeri de garantidir. Bırakın işe uygun oluşuna bakmayı, aleni bir şekilde fikrimizi benimsemediğini söylemesin de kendi dünyasında nasıl düşünüyorsa düşünsün bize ulaşmadıktan sonra arkamızdan sövmesi de umurumuzda olmayan birini bile rahatlıkla kamu kurumuna almakta beis görmüyoruz. Hani emanetleri ehline veriniz der ya dinimiz, kültürümüz. Ne yazık ki emanetleri ehline vermesi en çok gerekenler bu hataya düşebilmektedir, yanlış yapabilmektedirler. 

Eskiden şöyle bir hikaye anlatılırdı: 

Beş çocuklu zengin bir adam varmış. Adamın birçok hayvanı varmış. Günün birinde adamın tavuğu kaybolmuş. Adam evlatlarını toplamış, gidin kaybolan tavuğumuzu bulun ve getirin, demiş. Çocuklar; tavuk, malımızın kaçta kaçıdır ki deyip el gibi davranmışlar. Hani el elin eşeğini türkü çığırarak ararmış ya, onlar da mal sahibi gibi değil de el gibi davranıp işi önemsememişler. Aradan birkaç gün geçmiş, koyunları kaybolmuş. Baba, çocukları toplamış, gidin o tavuğu arayın bulun, demiş. Çocuklar; anlam verememişler. Baba, bizim koyunumuz ortada yok sen hala tavuk derdine düşmüşsün deseler de, babalarının ısrarla tavuğu arayın bulun demesiyle hep beraber çıkmışlar. Koyun, mallarımızın kaçta kaçıdır deyip onu da önemsememişler. Birkaç gün sonra iyi para eden koçları kaybolmuş. Babaları yine evlatlarını toplamış, gidin o tavuğu bulun getirin demiş. Çocuklar yine anlam verememişler. Babamız yaşlanmış, akıl sağlığı yerinde değil, aklı hala tavukta demişler. Önemsemeyip bir iki tur attıktan sonra eve dönmüşler. Derken birkaç gün sonra iyi para eden öküzleri kaybolmuş. Babaları yine evlatlarını toplamış, gidin o tavuğu bulun getirin demiş. Çocuklar yine anlam verememişler. Babamız iyicene yaşlanmış, bizim daha değerli havanlarımız kaybolmasına rağmen onun aklı hala tavukta demişler. Demişler demesine de bu sefer babalarının ısrarla tavuğu bulun demesi boşuna olmayabilir düşüncesine kapılmışlar. Neyse ki uzun bir arayıştan sonra bir adamın kümesinde tavuklarını bulmuşlar. Aman Allah'ım bir de ne görsünler! Meğerse bugüne kadar kaybolan tüm hayvanları çalınmış ve çalan kişi de aynı kişi imiş. Neyse ki çocuklar, babalarının neden ısrarla tavuğu bulmaları gerektiğini ancak anlayabilmişler.  

Gelelim hikayenin liyakat konusuyla bağlantısına: Ben; memnun olmadığımız, yanlış giden bir şeyler var dediğimiz islerin çözümünün liyakate önem vererek görevlendirme yaparak çözebileceğimizi düşünenlerdenim.  Adamı olanların değil, adam yetiştirmeyi kendine dert eden yöneticilerin göreve getirilmesiyle birçok sorunun çözüleceğini düşünüyorum. Biraz daha özele indirgeyerek söyleyecek olursak; eğitimde sorunlarımız varsa iyi yöneticilerle bu sorunu minimize edebiliriz. Elbette ki öğretmen bu isin en önemli kişisidir. Fakat ben öğretmenin eski sistemde olduğu gibi mülakatsız olarak göreve gelmesini yöneticilerin ise her şeyden bağımsız bir şekilde eğitime bir şeyler katabilenlerden seçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için yakında yapılacak idareci atamaları ve şube müdürleri atamalarının buna göre yapılmasının eğitimdeki problemlerimizi bir nebze de olsa çözeceğine inanıyorum. 

Tavuğu bulmamız temennisiyle...  

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #